Hain yaftalaması veya yakıştırması son yıllarda yine çok ucuz siyasi argüman oldu vesselam.
Dilerseniz şu hain kelimesinin anlamına sözlükten bir bakalım.
Bu sayede bende ‘ucuzluk’ yapmayayım.
Genel manada hain;kutsal sayılan şeylere,kavramlara kötülük eden kimse…
Vatan haini ise; vatanın yüksek çıkarlarını hiçe sayarak onun aleyhinde iş gören kimse olarak değerlendiriliyor.
Buna göre bizim kutsal değerlerimiz,aklı başında herkesin ittifak edeceği şeylerdir.
Bayrak,Vatan,Millet,İstiklal Marşı,dini değerlerimiz gibi.(ezan,kutsal kitap…)
Mesele bu kadar açık ve anlaşılır.Fakat gelin görün ki…Bazı art niyetli,akıl ve fikir fukarası kişiler,önüne gelen her platformda, sıkıştıkları her konuda ve siyaseten sırf karşıdakini alt etmek adına hain yaftalamasının arkasına sığınmaktadırlar.
Geçenlerde You Tube dan sokak röportajlarını izliyordum.
Bu tür sokak röportajlarını özellikle izliyorum.
Bu yolla hem kamuoyunun siyasi eğilimlerini öğrenmek ve hem de yeni fikirlere yelken açmak maksadını taşıyorum.
O gün izlediğim ropörtajda mikrofon uzatılan vatandaşlara;AKP iktidarının son uygulamaları hakkında sorular soruluyor. Kamuoyunun düşünceleri test ediliyordu.
Büyük bir kısım, ülkenin içinde bulunduğu ağır ekonomik koşullardan şikayetini dile getiriyor…Bir başkaları da bu yakınmalara katılmıyor ülkenin içinde bulunduğu durumun ve AKP yönetiminin hiç de kötü olmadığını savunuyorlardı.
Tüm bunlar gayet normal mecrasında giderken…Birdenbire bir ‘Hain’pazarlamacısı ortaya çıktı.
Röportajı yapan genç çocuğun üzerine yürüyerek…Güya,aklınca ropörtaj yapan gencin AKP iktidarının eleştirilmesine çanaklık ettiği savıyla ”Sen hain misin lan!” diyerek genç adamı tartaklamaya başladı.
Anlaşılan o ki,Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın ve AK partinin eleştirisini hazmedememişti.
Neyse ki…Vatandaşın geneli bu ‘hain’galeyanına gelmeyip ortalığı sakinleştirdiler.
Beyninde hain ve anti hain kodlamasının dışında başka bir üretim bulunmayan bu adamı izleyince aklıma 12 Eylül öncesi o toz duman siyasi atmosfer aklıma geldi.
Beş bine yakın canın kaybına mal olan 12 Eylül öncesi çalkantılı o dönemde…Fikir,siyaset,dava,memleket meseleleri hep bu zihniyetle değerlendiriliyordu.
Ülke insanı hain ve vatansever diye iki kutba ayrılmıştı.
Yani…Kendi fikrinden olmayan kesinlikle haindi.
Kendi fikrinin dışındaki fikirlerin düşünülmesi,yazılması,söylenmesi yok edilme sebebiydi.
Bir taraf ”Koministlere Ölüm” bir taraf ”Faşitlere Ölüm” diye bağırıyor, sokaklar kan gölüne dönüşüyordu adeta.
Kırk yıl geçti 12 Eylülün üzerinden ama ne yazık ki…
Bu ‘Hain’zihniyetinin günümüzde çok az bir kesimde tarafından da olsa hortlatıldığını görüyorum.
Ukalalık yapmış olmayayım ama…Siyaset Biliminin öngörüsünü tekrarlamakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Bu öngörüdür ki dini,siyasi ve bilimsel tarihimizdeki tüm dönüşümler ve gelişmeler aykırı düşünce ve bakış açılarının ürünüdür.
Ancak…Dini ve siyasi siyasi tarihimiz ne yazık ki…Mevcut düzenin kanaat,fikir ve düşüncelere muhalif olanlar hep ‘hain’ dışlamalarına maruz kalmışlardır.
İşte size bir kaç örnek:
Bundan 1500 yıl önce Mekke’de insanlar kendi eliyle yaptığı putlara ‘Tanrı’diye tapıyor ve bu durumdan hiç de rahatsızlık duymuyorlardı.
Bu duruma karşı Peygamber efendimiz yüce Allah’ın son dini İslamiyeti tebliğ ediyor olmasına rağmen…Mekkeliler karşı çıktılar ve peygamberimize bir sürü eziyet ve işkence yaptılar.
O ilk inananların dışındaki tüm Kureyşlilerin gözünde peygamberimiz güya nifakcı,hain v.s idi.
Bunun yanında bilim dünyasında da durum farklı değildi.
Bilim dünyasında aykırı sesler yok edilmesi gereken sesler olarak telakki ediliyordu.
Bundan 385 yıl önce dünyanın güneşin etrafında döndüğünü iddia eden İtalyan bilim adamı Galile Engizisyon mahkemesi tarafından ölüm cezasına çarptırılmış…Daha sonra iddiasından zorla vazgeçirildiği için ömür boyu ev hapsinde tutulmuştur.
Kurtuluş mücadelemizde de durum pek farklı tezahür etmemiştir. Ülkemizin dört bir taraftan işgal altında bulunduğunu padişahın buna seyirci kaldığını savunan Atatürk padişah tarafından hain ilan edilmiş rütbeleri sökülmüş ve kendisi hakkında idam fermanı verilmiştir.
Bu üç örnekte çok rahat müşahede edebileceğimiz gibi dönemlerinin iktidar ve inançlarına aykırı düşünenlerin başlarına gelen esef verici olaylar onların haklılıklarına en ufak gölge düşürmemiştir.
Tarih insanoğluna bunu göstermiştir.Tabii ders çıkaranlara!
Velev ki…Peygamberimiz başta olmak üzere siyasi ve bilimsel iddialar bir şekilde vucud bulup başarıyla sonuçlanmasaydı…Bugün hangi din,hangi yönetim şekli ve hangi bilimsel doğrular bizi ne durumlara maruz bırakacaktı kim bilir?
Bu itibarla…Bizim fikrimizin,inancımızın,bakış açımızın,doğrularımızın dışındaki her türlü fikri temayüllere,eleştirilere…
Demokrasinin engin hoşgörü ve standartları içerisinde sağlıklı yaşama şansı tanımalı…
Özgürce ifade edilebilmesini sağlamalıyız.
Aksi halde…
Herkes papağanlaşır.
Papağanlaşan toplumlar durağanlaşır.
Saygılar…
- İYİ Kİ BAYRAMLARIMIZ VAR MIŞ! - Haziran 23, 2025
- ALETLER AKILLI, YA BİZ - Haziran 4, 2025
- PALANCIOĞLU BAŞKANA TEŞEKKÜRLER ! - Mayıs 30, 2025