Köşe Yazıları

Köy Enstitüleri!

Köy Enstitüleri ismini duyunca içi sızlamayan eğitimci yoktur sanırım. “Enstitüler kapanmasaydı böyle mi olurduk?” diye sorduğumuz da olmuştur. Peki Enstitüler kapanmış olmasaydı, kapanışından günümüze geçen zamanda bu yana nasıl olurdu her şey?

Finlandiya’nın dünyadaki en iyi eğitim sistemine sahip olduğunu biliyoruz. Oysaki, Finlandiya eğitim sisteminin köy enstitüleri modeline çok benzediğini görürüz. Türkiye’nin eğitim ve kültür yaşamına damgasını vuran eşsiz Köy Enstitülerimiz, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmada önemli bir adımdı.

Anadolu’nun Işığı Köy Enstitüleri isimli belgeseli izlediğimde Köy Enstitüleri için “Halk kültürü üzerinden farklı bir kültür, bir yeniden doğuş oluşturuyor. Bu yeniden doğuşun temelinde Anadolu Halk Kültürü var” diye anlatılıyordu. Kendi geçmişinden ilham alan, kendi öz kimliğini koruyan ve geliştiren bir sistemle kendi halkının gelişimine ve eğitimine ışık tutan Köy Enstitüleri. Şu an neredeyse yok edilmiş eğitim sistemini onarmanın çözümünü önce kendi geçmişimizde ve tarihimizde olan Köy Enstitülerinde aramalıyız.

Peki Köy Enstitüleri neden kuruldu? Köy Enstitülerinin amacı köylerde üretim ve kalkınmayı sağlamaktı. Köy enstitülerinde okuyan öğrenciler, önce kendi okullarını, atölyelerini, tiyatrolarını, dersliklerini, diğer gereksinimlerini, çalışma yerlerini ve bahçelerini sonra da yiyecek- içecek temini, temizlik işlerini bizzat kendileri yapmışlardı. Bütün bunları yaparken ise gereken meslekî bilgileri, genel kültürü ve beceriyi kazanmışlardı. Köy Enstitülerinde verilen sanat eğitiminin (müzik, resim, tiyatro ve folklor) kalitesi ve sanatın topluma mal edilmesi ve yaygınlaştırılması konusunda verilen çabalar ise bahsedilmeden geçilemeyecek en önemli hususlardan biridir.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında ekonomik ve kültürel kalkınma, köyden başlatılmalıydı. Tarım, hayvancılık ve zanaat işleri geliştirilmeli, köylü cumhuriyetin ana amacı ve ilkeleri yönünde bilinçlendirilmeliydi. Bu sebeple, köy okullarında okuma yazma, matematik öğretimi için eğitmen yetiştirmek amacı ile 1937 yılında “Köy Eğitmenleri Yasası”, daha sonra “Köy Eğitmen Kursları ile Köy Öğretmen Okulları Yasası” çıkarıldı. Köy öğretmeni yetiştirme çalışmaları hızlandırıldı ve Temmuz 1939 Milli Eğitim Şurası’nda alınan karar doğrultusunda 1940 yılında çıkarılan yasa ile “Köy Enstitüleri” kuruldu.

Enstitüler, ne yazık ki uzun ömürlü olamamış ve aydınlanma karşıtları tarafından 1954 yılında kapatılmıştır. KöyEnstitülerinin kapatılması, ülkemizin ilerleyemeyişine ve dünyayı 67 yıl geriden takip etmemize sebep olmuştur. Enstitülerin kapatılmasıyla, hedeflenen toplumsal eğitim gerçekleşemedi. Toplumsal eğitim sağlanamadığı için cehalet, nesilden nesile aktarıldı, cehalet günlük hayatta normalmiş gibi kanıksandı. Türkiye, merak eden, eleştiren insan yetiştirme kültürünü kaybetti. Köy enstitüleri kapatılmasaydı, köyden kente göçler olmazdı, okumamış insan kalmazdı, tarım ve sanayide dışa bağımlı ülke olmazdık. Biraz düşündüğümüzde bu maddelere daha çok ilaveler yapabiliriz.

Köy Enstitülerinin Mimarı İsmail Hakkı Tonguç bir mektubunda şöyle yazmış.

“Politikacıların çoğunun bizim çocuklardan ödü kopuyor. Biliyorlar ki bu çocuklar ileride kendileri gibilerini seçmeyecekler.” Günümüzde ise politikacılar, “Eğitim düzeyi arttıkça oylarımız düşüyor” diyerek tam da bu söylemi çok iyi özetliyorlar aslında.

Latest posts by Aniş ASLAN (see all)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir