Köşe Yazıları

Moral, Psikoloji, Sosyoloji, Ekonomi

Moral, Psikoloji, Sosyoloji, Ekonomi-Мораль, Психология, Социология, Экономика-Morale,
Psychology, Socıology, Economıcs-Moral, Psychologıe, Sozıologıe, Wırtschaft-Moral, Psychologıe,
Socıologıe, Économıe

Bir dünya insanı olarak ait olduğum milletin konuşma dili ile dünya ölçeğinde diplomasi dili olan
birkaç dili çeviri programları kullanarak anca anlaya biliyorum. Ama tüm dilleri bilmediğim, tüm
insanlara seslenemeyeceğim anlamına gelmemeli…
Samimiyet ve insan olmanın temelindeki iletişim kanalı, geniş ölçüde duyulmasını amaçladığım bu
makalemle, tüm dünya insanları ile konuşmuş olacağım. Bu makale sesimi anlaşılır halde duyulmasını
sağlayacaktır.
Makalemin başlığı ‘moral’, yani yaşamak için en temel ihtiyacımız. Yaşamaktan kasıt, mutlu, huzurlu
ve kimseye muhtaç olmamak…
Değerli dostlar, çok yakın bir vakitte (6 Şubat 2023) Anadolu’da yaşanan deprem felaketi, sadece
Türkiye’yi yani ülkemi derinden yaralamadı. Yaşanan büyük facia tüm dünyada hissedildi. Depremin
yaşandığı gün, büyük acıların yaşandığı bölgeye 350 Km. uzaklıkta Sivas şehrinde okuduğum
üniversitenin kampüsünde bulunan öğrenci yurdundaydım (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 4.
Okuduğum Üniversite). Deprem bölgesine çok uzak mesafede olduğumu sarsıntı bitiminden sonra
televizyonlardan izlediğim haberlerden öğrendim.
Değerli dostlar, yaşadığım o anı seneler geçse asla unutmam mümkün değil. Depremin olduğu yerden
uzak olmama rağmen, inanın deprem yaşadığım odanın içerisinde ve çok şiddetli oldu. Sarsıntı
bittiğinde büyük bir korkuyla kaldığım binadan dışarı çıktım. Üzerimde elbiselerim yerine ince spor
kıyafetler ile. Dışarı çıktığımda ayağımda terlikler vardı, dışarıda hava çok soğuk, Saat: 04.20’yi
gösteriyordu. İlk şoktan sonra neler olduğun anlamak için telefonla sosyal medyaya, gazete
haberlerine internetten baktım. Bir taraftan yağan karın altında üşüyor, bir taraftan ise neler
olduğunu anlamak ve yaşadığım şoku atlatmak istiyordum.
Aradan geçen 1-2 saat sonra ülkemin büyük bir facia yaşadığına şahitlik ettim. Meydana gelen
depremin şiddeti beni bu şekilde korkuttu ise depremin yaşandığı yerde insanlar neler hissetti ve
neler yaşadılar hayal bile edemiyordum. Türkiye deprem ülkesi olduğundan ve bizlerde depremle
yaşayan insanlar olarak belli bir tecrübemiz olmuştu. İlk deprem olur ve ardından artçı sarsıntılar olur,
böylelikle durum normale dönerdi. Bu düşünceler ile sabah 06.30 gibi yaşadığım binaya ve odama
geri döndüm. Yaşadığım oda 6. Katta idi. Yine tedbiri elden bırakmamak üzere, odama çıktığımda
giysilerimi üzerime giyip ayakkabılarımı da uyuduğum yatağın yanına bırakarak uyumaya karar
verdim. Uyandığımda Saat: 13.10 gösteriyordu. Kendime gelmek için bir kahve yaptım ve ülkede
yaşanan felaketten haber almak için televizyonu açtım. Bulunduğum odada televizyonu izlerken
felaketin ne derece büyük olduğunun, o bölgedeki insanlarımızın çaresizliğine şahitlik ettim ve moral
olarak çok kötü duruma düştüm.
İzlediğim görüntülere üzüntü duyarken Saat: 13.23’te tekrar sallanmaya, deprem olmaya başladı.
Olduğum yerde kapanıp sarsıntının geçmesini bekliyordum. Sarsıntı geçmek bilmiyor, aksine şiddetini
dahada artırıyordu. Bulunduğum 6. Katta yaşadığım binanın her yerinden sesler geliyordu. İlk
depremin şiddetinden daha büyük ve uzun hissetmiş olduğum bu sarsıntı moral olarak tüm dengemi
bozmuş, yaşam enerjimin hepsini benden koparmıştı. Sarsıntı esnasında Tanrıya nasıl ve ne kadar dua
ettiğimi hatırlamıyorum. Ama bir an artık ne olacaksa olsun diye düşündüğümü biliyorum. (İkinci

depremin yaşandığı yere 350 Km. uzakta olduğumu tekrar belirteyim). Bulunduğum odadan ve
binadan sarsıntı azalınca kontrollü ve dikkatli olarak dışarı çıktım.
Aynı gün içerisinde yaşadığım iki büyük sarsıntı sadece korku yaşamama neden olmadı ‘yaşam
moralimin’ dibe vurması olarak bu zamana kadar benimle beraber yolculuk etmekte. Birinci ve ikinci
faciada ülkemde 50.000 İnsanımız yaşamını yitirdi. Yaralıların sayısı ile bölgeyi terk edenler 2
Milyondan fazla insan olduğu söyleniyor. Yaşamını yitirenlere Tanrıdan rahmet diliyorum. Yaralılara
ise acil şifalar dilerim.
Deprem sonrası, depremin yaşandığı yere uzakta olmam, ama depremi şiddetli hissetmem, deprem
bölgesinde yaşayanların neler çektiğini zihnimden geçirmem, devam eden artçı sarsıntılar, yaşam
enerjimi, moralimin düşmesine neden oldu. Yeni yeni kendimi toparlamaya çalışıyorum. Belki,
benden ruhen daha kuvvetli insanlar vardır. Ama benim moralimin dibe vurma derecesi bu ölçekte
olduğunu sanıyorum.
Ülkemiz, dünya ülkelerinin de duyarlı davranışlarıyla, arama-kurtarma ekiplerini göndermeleri,
üzüntümüzü ve acılarımızı, üzüntüleri-acıları olarak hissetmeleri, insanın, dünyada milleti-dini-dili-teni
farklı olsa da insan olduğunu gözler önüne serdi. Ayrımcılık yapıp, insanları parçalara ayıranların
yüzlerine bir tokat gibi vurup geçtiler. (Bu kişiler tüm bunlardan ders alıp utanırlar mı? Hiç sanmam… )
Depremden sonra tüm ülke olarak büyük bir moral bozukluğu yaşadık-yaşıyoruz. İnsanın yaşama gücü
düşüyor…
Dostlar, inanın böyle…
Bu ruh halimi düzeltmek için kitaplar, makaleler, videolara biraz göz attım. Ama onlarda bu halime
fayda vermiyorlardı. O zaman bir şeyler ile uğraşıp, zihnimi yaşadığım ve her an hatırladığım o kötü
felaket anından uzaklaştırmalıydım.
Dostlarım…
Kendime iyi gelecek olan şeyin, beni rahatsız eden deprem sonrası moral bozukluğu ve yaşam
enerjimi düşürüp her an korkuya sevk eden deprem olduğunu anladım. Biraz garip gelecek ama
aynen öyle oldu… (Bu, bana-düşünceme göre kendimi iyi hissetmem için gerekiyordu).
Ülkemizde, yaşadığımız afetle alakalı tüm haber kanallarını takip edip notlar almaya başladım. Aldığım
notları ince süzgeçten geçirip, deprem sonrası yardım ekiplerinin yükünü % 60-70 oranında üzerinden
alacak olan bir proje üzerine kafa yormaya başladım. Düşüncelerimi aynı üniversitede (Öğrencisi
olduğum, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi), arkadaşım, Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Tuncay Dilci’ye
aktardım. Sosyal Bilimler alanında önemli teorileri, yapay zeka-algoritmik davranış analizi konusunda
uzman olan arkadaşım, projenin gerekli teori ve pratiğe uygulanabilirliği konusunda bilimsel destek
vererek, iki arkadaş ülkemiz ve dünya insanlığı için teknolojinin günümüz son aşamasını barındıran bir
cihaz geliştirdik. Yakın vakitte gerekli tanıtımı beraber yapacağız…
Dostlar, bu cihazı tasarlar iken, yapay zeka, robotik kodlama, akademik birçok mühendislik makalesi,
günümüz teknolojik inovasyon konusunda okumalar ve videolar izledim. Genelde hep gece çalıştık.
Yani insanların uyuduğu zaman diliminde bizler uyanıktık.
İşte böyle bir zaman diliminde, bir elektronik karta yazılım hazırlarken, ‘moralin’ insan yaşamı için ne
kadar önemli olduğu, moral olmadan yaşamın tadı-tuzu olmayacağını anladım.
Ve bir teori geliştirdim. Bu teorim çok kısa ve net… (Bu arada dostum Prof. Dr. Tuncay Dilci’nin
uzmanlık alanına giriyorum bana kızmaz sanırım (!) )

“Moral-Psikoloji-Sosyoloji-Ekonomi” bu dört terim, insan yaşamı ile yaşadığı ülkesi ve coğrafyasının
kaderini belirliyor. Moral, Psikolojiyi tetikliyor ve ruhsal durumu yerinde olan insan, ülkesi ile dünya
ülkeleri arasında sosyalleşip, ekonomik başarı sağlıyor. Ekonomik başarı hep kişinin kendi yaşamına
hem de yaşadığı ülkesine büyük ölçekte fayda veriyor.
İşte benim teorimin kısa başlığı bunlar, “Moral > Psikoloji > Sosyoloji > Ekonomi= İnsanın Huzurlu
Yaşamı”
Bu teoriyi uyguladığımız vakit Sosyolojinin Üstadı Auguste Comte’un “Anomi” dediği bulaşıcı
hastalıktan kurtulma yolunda adım atmış olacağız. Moral yaşam dediğimiz olgunun ur formu…
Moral olmadan, yaşadığımız kaosu, felaketleri, yaşam enerjisini elde etmemiz mümkün görünmüyor.
Bu arada ortaya attığım “Moral > Psikoloji > Sosyoloji > Ekonomi= İnsanın Huzurlu Yaşamı” teorim,
bilime aykırı ise hocalarımızdan şimdiden özür dilerim. Eğer doğru ise kaynak gösterip tüm dostlar
teoriyi genişletip kullanabilirler.
Bendeniz, yakın zaman diliminde yaşadığım moralsizliğimi, ileride yaşanacak olan felaketlere nasıl
katkıda bulunabilirim diye kafa yorarak atlatmaya gayret ediyorum. Tüm bunları “insan” tanımı içine
sığan, dili, dini, rengi fark gözetmeden moralleri yüksek olsun düşüncesiyle inşa ediyorum.
Prof. Dr. Tuncay Dilci dostumla yapmış olduğumuz cihaz bu düşüncemizin bir ürünü olarak yakın
zamanda tüm dünya insanlığının hizmetinde olacak…
Bu makalem biraz farklı. Bu makalemi dünyada yaşayan tüm dostlarım için yazdım. Ondan dolayı,
gazete editörü dostuma, İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusçasını beraber tek metin olarak yazı
köşeme eklemesini istedim.
Buradan beni okuyan tüm dostlara sevgilerimi iletiyorum…
Unutmayın! “Moral > Psikoloji > Sosyoloji > Ekonomi= İnsanın Huzurlu Yaşamı”
Emrah Bekci
Yorumlarınızı bekliyorum: bekciemrah@gmail.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir