Güncel, Politika

CHP TÜZÜK KURULTAYINA GİDERKEN

Önümüzde bir tüzük kurultayı var, bilindiği üzere… Varsın olsun.

Son yirmi yılda Genel başkanların keyfine göre ayar verilmiş tüzükleri de biliyoruz nasıl olsa…

Ama nereden ihtiyaç duyulduysa; Genel Başkan Özel, altı ok’un ortasındaki ‘devletçilik’ ok’unun, biraz değiştirilerek; ona kadın hakları, çevrecilik vs. gibi birkaç çağdaş kavramların da katılabileceğini söylemiş. O ok’un, mora ve yeşile boyanabileceğini belirtmiş. (Ben, kendi kulağımla duymadım, gözümle okumadım ama bir köşe yazarı, Özel’in böyle şeyler söylediğini yazmış.)

O altı ok’u, simge olarak benimseyenler, unutmayınız ki; kadının değerini de, çevrenin önemini de, yeşilin kıymetini de 1920’lerde, 30’larda tüm dünyaya gösterdiler.

Pek çok Avrupa ülkesinden daha önce kadınların siyasal haklarını ülkemizde kim verdi?

Ankara’nın bozkırını on yılda kim yeşile boyadı?
Kırpa kırpa, ağaçlarını kese kese bitiremediğiniz Atatürk Orman Çiftliğini Ankara’nın bağrında ormana kim dönüştürdü?
Pek çok ilimizde, düzenli tarım yapılması için traktör üzerine kim çıktı, çiftçilere kim cesaret verdi?

Bizim bazı Genel Başkanlar zaman zaman birtakım görüntü değişikliğinin partiye iyi geleceğini, böylece oy patlaması yapacaklarını sanırlar ama, yazık ki aldanırlar.

Oy artırmanın nasıl olacağına/olduğuna, iki örnek verirsem yeterli olur:

1973 ve 77’de CHP birinci parti olduysa; “Ne ezen, ne ezilen/İnsanca, hakça bir düzen” kuracağını vaad ettiği için birinci parti oldu.

SHP, 1989 Yerel seçimlerinde birinci parti olduysa, ANAP”ın” kötü yönetiminden; CHP, 2024 yerel seçimlerinde birinci parti olduysa, AKP’nin keyfi tutumundan, savurganlığından, zulmünden bıkanların tepkisinden ve yoksulluğu derinleştirdiğinden dolayı oldu.

Zarfın rengiyle, biçimiyle uğraşmak yerine “mazruf”a bakmalı CHP yönetimi.

Yapılması gereken ilk şey;
Halkçı/devletçi hizmetin nasıl olacağının kentsel örneğini hızla göstermek.

Belediye olanakları ile kentlerde yaşamı kolaylaştırmak, ucuzlatmak…

Gençlere, işsizlere “balık tutmayı öğretmek”, onları meslek sahibi yapmak.

Şimdi her biri “mahalle” olarak tanımlanan, aslında bal gibi “köy” olan yerlerdeki halkın tarımsal girdilerine katkı sunmak, onlara rehberlik etmek gibi akılcı, hızlı hizmetlerle halka nefes aldırırsa CHP’li belediyeler; işte o zaman asıl büyük iktidarın kapısını açmış oluruz.

Partinin amblemiyle, okların rengiyle uğraşmak yerine, hizmet için kolları sıvamaktan başka çaresi yok CHP yöneticilerinin ve CHP’li yetkililerin, sorumluların…

Gelgelelim şu “devletçilik” hikayesine:

CHP’nin devletçiliği bir zorunluluktan doğmuştur.
1923 İzmir İktisat Kongresinde alınan, çoğunluğu”liberal” nitelikli kararların işe yaramadığını gören Atatürk ve arkadaşları, 1929 dünya ekonomi bunalımının da ülke ekonomisine tuz biber ekmesi üzerine, devletin müdahalesini ve bizatihi işe soyunmasını kaçınılmaz görmüşlerdir

1930’lardan sonra Atatürk ve İnönü’nün “devletçi” ekonomiye geçme amaçları budur. Ve Türkiye ekonomi tarihinin en şanlı sayfaları 1930′- 40 arasında yazılmıştır.

Yazık ki 1939’da başlayan 45’te biten İkinci Dünya Savaşı Türkiye’nin kalkınma hızını kesmiş, hatta yön değiştirmesine neden olmuştur!

Savaştan sonra da zaten dünyanın hem ekonomi-politiği, hem de coğrafyası allak bullak oldu; iki kutuplu dünyada halklar, soğuk savaşla yatıp kalktılar, on yıllarca!

CHP’nin devletçilik anlayışı, devletin sopasını değil; sofrasını büyütmektir.

Büyük sofraya yoksullar, kimsesizler de oturabilsinler, onlar da insanca yaşayabilsinler…
Budur CHP’nin “devletçilik”teki amacı.

Bugün ülkemizde, devletin her şeyden elini eteğini çektiğini; her şeyi liberal piyasanın insafına bıraktığını bir düşünün. Ne olur yoksulların hali!
Eski bir Mısır atasözü der ki: “Denetimsiz ülkenin sahibi, tüccardır.”

2024 Türkiyesi’nde bile devletçilik elinizin tersiyle itebileceğiniz bir ilke değildir.

Bazılarının gözüne batan “milliyetçilik” ilkesinden de kimse ürpermesin.

CHP’nin milliyetçiliği ırkçılık, kafatasçılık üzerine değil “yurtseverlik” üzerine inşa edilmiştir.
Yurdun ve milletin çıkarını, geleceğini kendi geleceğinden/çıkarından önde tutmaktır. Bundan rahatsızlık duymanın anlamı var mıdır?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir