Köşe Yazıları

Runik Yazıda Avrupa’da bir Türk: Çağıl Çayır

(Röportaj-Makale / Üç Dilde Yazılmıştır: Türkçe-English-Deutsch)

Yazı ve runik deyince, aklıma gelen ve şahsen tanışmış olduğum iki değerli hazine dostum
var. İkisi de gökyüzü atlarına binip, vazifelerini tamamlayıp bu maddesel dünyadan göçtüler.

Bu baki dostlarımdan ilki Türk kültür kökenleri konusunda araştırmalar yapıp bizlere ve Türk
geleceğine; “Gallemit”, “Yol, Göl ve Yazıları”, “Gül Yazıları”, “Adanmış Bir Ömür”,
“Don Kazakları”, “Kâinat’ın özleri”, “Eski Türk Yazıtlar Atlası”, “Seyahatname”,
“Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler”, “Saymalı Taş-Gökyüzü Atları”, “Karlı

Dağlardaki Sır”, “Damgaların Göçü Kurgan” isimli eserlerini bırakan: Servet
Somuncuoğlu’ydu. (Servet Ağabeğim / 1964-2013, Ruhu Şâd Olsun!)

İkinci dostum ise; “Kıbrıs’ta bulunan, “Eteocyprıot yazısı (Kıbrıs hece yazısı)”diye
adlandırılan yazıtlarla ilgili Türkçe okuma önerileri-Turkısh readıng proposals for the
wrıtıngs called eteocyprıot wrıtıngs (Cyprus syllable wrıtıng) that are found ın Cyprus” ,”
Avrasyada Runik Yazi-Runic Scripture Eurasia” çalışmalarını yapan; Mehmet Turgay
Kürüm’dü. (1959-2024 Ruhu Şâd Olsun!)
Runik yazı ve taştaki kazınmış Türkler konusunda ülkemizde bulunan üniversitelerde seyrekte
olsa çalışma yapan akademik kadrolar bulunmakta. Yapılan çalışmalar sadece atıf ve doktora
yükselme vasıtası olarak kullanılmakta olduğu söylencesi hakim.
Runik yazı ve tarihi konusunda Almanya’da yaşayan ve eğitimini Tarih ve Felsefe dallarında
almış, 10 yılı geçkin zaman diliminde çalışmalarını bu alana sıkıştırmış, merhum Mehmet
Turgay Kürüm ile de dostluğu olan bir “Türk Bilim İnsanı bulunmakta.
Röportaj makalemin konusu Çağıl Çayır Hocamız…
Kendisi ile soru cevap bölümüne geçmeden önce “Runik Yazı”, “Yazı” konusunda biraz
bilgi aktarmak isterim.

“Tarih yazıyla başlar” ifadesi, insanlık tarihinin önemli bir dönüm noktasına işaret eder. Yazı,
insanlık tarihinde bilgi birikiminin, kültürün ve medeniyetin kaydedilip sonraki nesillere
aktarılmasını sağlayan en önemli icatlardan biri olarak kabul edilir. Yazının icadıyla birlikte,
sözlü kültürden yazılı kültüre geçiş yaşanmış, bu da tarihin başlangıcı olarak kabul
edilmiştir. Yazının, özellikle Sümerler tarafından M.Ö. 3500 civarında icat edilen çivi
yazısıyla başladığı düşünülmektedir. Bu dönüm noktası, insanların tarihlerinin daha sistematik
ve sürekli bir şekilde kayıt altına alınmasına olanak tanımıştır.
Runik yazılar, insanlık tarihi açısından büyük bir öneme sahiptir, çünkü bu yazı sistemi eski
toplumların kültürel, sosyal ve dini hayatları hakkında bilgi sağlar. Runik yazıların önemi
birkaç ana başlık altında değerIendirmek mümkündür:
1.Kültürel ve Tarihi Bilgilerin Kaynağı: Runik yazılar, özellikle Germen, İskandinav ve
bazı Türk kavimlerinde, tarih öncesi ve erken tarihi dönemlere dair bilgi sunar. Bu
yazılar sayesinde, eski toplumların inançları, gelenekleri, savaşları, liderleri ve gündelik
yaşamları hakkında değerli bilgiler edinilir.
2.Dil ve Yazı Sistemi Gelişimi: Runik alfabeler, erken dönem yazı sistemlerinden biri olarak
dilin ve yazının evriminde önemli bir rol oynar. Özellikle İskandinav ve Germen halklarının
kullandığı “Futhark” alfabesi, modern dillerin kökenleri hakkında ipuçları sunar.
3.Arkeolojik ve Antropolojik Önemi: Runik yazıtlar, arkeolojik buluntularla birlikte analiz
edildiğinde, eski toplumların maddi kültürü ve coğrafi hareketliliği hakkında bilgi verir.
Örneğin, İskandinav runik taşları, Viking dönemindeki deniz aşırı ticaret, savaş ve yerleşim
faaliyetleri hakkında bilgi sağlar.
4.Dini ve Mitolojik Bağlantılar: Runik yazılar aynı zamanda eski inanç sistemleri ve
mitolojilerle de yakından ilişkilidir. Vikinglerin Tanrı Odin’e dair inançları gibi, pek çok dini

metin ve sembol bu yazı sisteminde yer alır. Bu durum, eski toplumların dünya görüşü, evren
algısı ve dini pratikleri hakkında daha fazla bilgi edinmemizi sağlar.

5.Türk Kültürü ve Runik Yazılar: Runik yazılar, sadece İskandinav ve Germen
toplumlarına özgü değildir. Orhun Yazıtları gibi Türk runik yazıtları, Türk kültür ve
tarihine dair en eski yazılı kaynaklar arasında yer alır. Bu yazılar, Türklerin tarih
sahnesine çıkışını ve erken dönem devlet yapıları hakkında bilgi verir.
Kısacası, runik yazılar, yalnızca bir yazı sistemi değil, aynı zamanda eski toplumların
dünyalarını, düşüncelerini ve tarihlerini anlamamızda bir pencere sunar.
Avrupa’daki runik yazıların tarihi üzerine çalışan-çalışmış olan bilim insanları vardır.
Arkeologlar, dilbilimciler ve tarihçilerden oluşan bu uzmanlar, runik yazıların tarihini, dilsel
özelliklerini, kültürel bağlamını ve toplumlar üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. Şahsımın,
bu konuda okumalarında ismini bildiği Avrupa runik yazı tarihi konusunda önemli
çalışmalara imza atmış bazı bilim insanları ve çalışmaları konusunda özet bilgi sunmak
isterim:
1.Sophus Bugge (1833–1907)
Norveçli Filolog ve Runoloji Uzmanı: Sophus Bugge, runik yazıtların deşifresi ve tarihçesi
konusunda büyük katkılarda bulunmuş bir dilbilimciydi. Bugge, İskandinav mitolojisi ve
Viking dönemi runik yazıları üzerine yaptığı çalışmalarıyla bilinir. Runik yazıların anlamlarını
ve kökenlerini analiz ederek, erken dönem İskandinav toplumlarını anlamamıza yardımcı
olmuştur.

2.Ludvig Wimmer (1839–1920)
Danimarkalı Runolog ve Filolog: Ludvig Wimmer, özellikle Germen ve İskandinav runik
alfabeleri üzerine yaptığı çalışmalarıyla öne çıkar. Wimmer, runik yazıtların sistematik bir
şekilde incelenmesine ve sınıflandırılmasına yönelik çalışmalarıyla bilinir. Onun araştırmaları,
runik alfabedeki harflerin gelişimini ve farklı bölgelerdeki varyantlarını anlamada önemli bir
kaynak olmuştur.
3.Elmer H. Antonsen (1929–2008)
Amerikalı Dilbilimci ve Runolog: Elmer Antonsen, özellikle Eski Almanca ve runik yazılar
üzerine çalışmalarıyla bilinir. Runik yazıların dilbilimsel yapısını inceleyen Antonsen,
Germen dillerinin tarihsel gelişimi konusunda da önemli katkılar sağlamıştır. Yazıların dilsel
kökenleri ve kullanımı hakkında önemli analizler yapmıştır.
4.Klaus Düwel (1935–2020)
Alman Runolog ve Tarihçi: Klaus Düwel, Almanya’nın en önde gelen runologlarından
biridir ve runik yazıtların kültürel ve dini bağlamını incelemiştir. Germen runik yazılarını
geniş kapsamlı bir biçimde araştırmış, özellikle yazıtların dini ve büyüsel işlevlerine
odaklanmıştır. Ayrıca, runik yazıların Hristiyanlık öncesi toplumlarda nasıl kullanıldığına dair
önemli çalışmalar yapmıştır.
5.Raymond Ian Page (1924–2012)
İngiliz Runolog ve İskandinav Tarihi Uzmanı: Raymond Page, özellikle İngiltere ve
İskandinavya’da bulunan runik yazıtlar üzerine yaptığı çalışmalarla bilinir. Page, runik
yazıtların sosyal ve politik bağlamlarını analiz etmiş ve Viking dönemi runik yazılarının işlevi
ve kullanımı üzerine kapsamlı araştırmalar yürütmüştür. Kitapları, runik yazıların genel tarihi
ve kullanımı üzerine önemli kaynaklar arasında yer alır.
6.Birgit Sawyer
İsveçli Tarihçi: Birgit Sawyer, İskandinavya’daki Viking runik taşları üzerine yaptığı
çalışmalarla tanınır. Özellikle İsveç’teki runik taşların sosyal ve politik bağlamını inceleyen
Sawyer, bu yazıtların toplum içindeki rolü ve anlamı üzerine önemli çalışmalar yapmıştır.
Runik taşların yerleşim yerleri ve tarihi olaylarla ilişkisini araştırmıştır.
7.John McKinnell
İngiliz Filolog: John McKinnell, Viking dönemi İskandinav runik yazıları ve mitolojisi
üzerine yaptığı çalışmalarıyla bilinir. Özellikle runik yazıtların dini ve mitolojik yönlerine
odaklanarak, eski İskandinav toplumlarının dünya görüşlerini ve inançlarını anlamamıza
yardımcı olmuştur.
8.Ottar Grønvik (1916–2008)
Norveçli Runolog: Ottar Grønvik, runik yazıların kökenleri ve fonolojik yapıları üzerine
önemli çalışmalar yapmıştır. Yazıların dilbilimsel yönlerine odaklanan Grønvik, Germen
runik alfabesinin farklı bölgelerdeki varyasyonlarını ve fonetik özelliklerini incelemiştir.

Bu bilim insanları, Avrupa’daki runik yazıların tarihine, dil yapısına ve kültürel önemine dair
önemli katkılar sağlamışlardır. Çalışmaları, runik yazıların anlaşılmasına ve bu yazıların
kullanıldığı toplumların tarihine ışık tutmuştur.
Yukarıda isimleri dünya çapında etkili ve yetkili olan bilim insanlarına gururla bir
Türk’ü eklemek gereklidir-eklenmiştir.
İşte O Türk: Çağıl Çayır’dır…
Sayın hocamız Çağıl Çayır’la yapmış olduğumuz mülakatta erken dönem yazıtların ne derece
önemli olduğu, Avrupa medeniyetinin bile kendi mazisinden fazlaca haberdar olmadığı,
Avrupa’da bir Türk Bilim İnsanının, Avrupalıları titretip özünde Türk Uygarlığı olduğunu
hatırlatması, üstün değerlerden bir hazine olduğunun altını çizmek isterim.
Sözü fazla uzatmadan, kulağımızı Çağıl Çayır hocamıza yöneltmiş olduğum sorulara vermiş
olduğu cevaplarına verelim:
1-Çağıl Hocam sizi tanıya bilir miyiz? (Eğitiminiz, memleketiniz, Yaşadığınız yer…vs.)
1990’da Almanya’da Köln’de doğdum. Annem İstanbul doğumlu, babam Reyhanlı. İkisi de
emekli öğretmen. Gurbette nice Türk ve Müslüman gençler yetiştirdiler. Ben de ilk ve en
önemli eğitimimi onlardan aldım. Daha sonra Köln Üniversitesi’nde tarih ve felsefe okudum.
Lisansımı devrim niteliğinde bir çalışmayla kazandım.

2-Runik yazıların izini takip ediyorsunuz. Bu çalışmanın başlangıç noktası nereden çıktı?
Runik yazıyı sadece Germanlar’dan ve Nazi ideolojisinden tanırdım. Herkes gibi ben de Türk
ve German kültürünü aslen birbirine yabancı sanırdım. Tesadüfen erken Türk yazısının var
olduğunu ve Avrupa’daki runik denilen German yazısına benzediğini öğrendim.. Bu beni çok
şaşırttı. Erken Türk ve German yazıtlarının birbirine benzemesi sadece tarih bilgimizin

artmasını değil aynı zamanda ırkçı ideolojilerin yıkılmasını, uluslararası iletişim için yeni
yolların ve ufukların açılmasını sağlayacaktı. Bu yüzden büyük bir heyecana kapıldım.
Konuyu bütün insanlık için en güzel şekilde aydınlatmak için yola atıldım. 11 yıldır kendimi
bu işe adadım.

3- Çağıl Hocam, tarih biliminde bazı müspet deliller vardır, evraklar, arkeoloji, nümismatik
gibi. Yazıyla alakalı olarak runik sahayı bu bilimsellikte görüyor musunuz?
Runik yazı araştırmalarının da adı var. Runoloji. Runolojinin ana kaynakları yazıtlar. Bunlar
genelde taş, tahta, kemik ve metal gibi sert maddelere kazılı tamga şekilli yazıtlar. Ancak
Avrupa’daki yazıtların eskiliği, kısalığı veya ilk yazı dilinin bilinmezliği ve alfabenin
kökeninin gizemi bilim için birçok sorun yaratıyor. Avrupa’da runik yazı yazan halkların
hayatını anlatan en önemli yazılı kaynaklar runik yazıyla değil Latin alfabesiyle yazılmış.
Ozanların sözlü geleneği 13. yüzyılda İzlanda’da yazıya aktarılmış. Onların anlatıları bize
runik yazıyla ilgili birçok bilgi veriyor. Örneğin runik yazının Tanrı tarafından vahiy
edildiğini açıklıyor. Yazının peygamberi Odin adlı Tanrı gibi bir Türk kağanın olduğunu
söylüyor. Bu bağlamda Hayat Ağacı ve Türk vatanı da rol oynuyor. Bunları aslında beraber
görmek gerekiyor. Ama bu halen ihmal ediliyor. Erken Türk yazısı halen ayrı tutuluyor.
Erken Türk yazısıyla sadece Türkoloji ilgileniyor. Orhon yazıtları runik şekilli yazıyla
yazılmış dünyadaki en uzun, tek devlet ve ilk millet yazıtları. Yazıtlarda sadece Türk kağanın
Tanrı gibi olmasından değil Türk milletinden, Türk birliğinden de söz ediliyor. Bundan dolayı
Türk milliyetçiliği en az 8. yüzyıla kadar uzanıyor. Bunları runik şekilli erken Türk yazıtları
anlatıyor. 1890 yıllarında Orhon yazıtlarının çözülmesiyle Türkoloji dalı ve Türkçülük
hareketi başlattı. Türk Kurtuluş Savaşı’na ve Türkiye Cumhuriyeti’nin özellikle de Türk Tarih
Kurumu’nun kuruluşuna ilham verdi. Erken Türk yazısı bugün de bize kut vermeye devam
ediyor. Türk yazısının etrafında Türk dünyası birleşiyor. Bundan dolayı runoloji ve Türkoloji
sıra dışı, çok kapsamlı ve günümüze kadar çok etkili bilim alanları. Runolojinin ve
Türkolojinin birleşmesi daha da etkili olacak. Kim bilir oradan ne doğacak.

4-Tarih dediğimiz bilimsel veriler ışığında efsane ve mitolojilerin varlığı (Gerçekten
yaşanmış-yaşamış insanları) bizlere biraz daha abartılı anlatımla gelmiş olabilir mi?
Efsaneler ve mitler genelde daha yaratıcı bir dil kullanır. Bundan dolayı bazı olayları abartır
hatta uydurur. Ancak bunların da anlatı içinde bir işlevi vardır. Bundan dolayı mit biliminde
yani mitolojide sadece anlatılanların gerçekliğine değil işlevine de bakmak lazım. Bu açıdan
mitler ve efsaneler bize geçmiş çağların düşünce, inanç ve hayal dünyasını gösteriyor.
Anlatılan belli olaylar ve isimler gerçek olmasa bile anlatı motiflerini gösteriyor ve
karşılaştırmalı çalışmalar için önemli ip uçları veriyor. Örneğin Alman ve Moğol
masallarında belli ortak motifler bulunuyor. Mesela kahramanın bir çukura düşmesi veya
ejderhalara karşı savaşması. Ejderha başlı başına Asya’dan gelme bir motif olarak biliniyor.
Benzer motifler İskandinav ve Türk mitolojisinde de bulunuyor. Özellikle Türk halkı Avrupa ve
Asya efsanelerinde benzer şekilde anlatılıyor. Efsanelerde Türkler Tanrı gibi, çok medeniyetli
ve bilge bir halk olarak öne cıkıyor. Bu yaygın anlatıyı yıkmak için Roma Kilisesi 1453’ten
sonra sözde eleştirel tarih bilimini başlatmış. Yani asıl Yeni Çağ’da bilimsel olarak tanıtılan

tarih baştan beri Türklere karşı kurulmuş yalanmış. Günümüzde eski mitlerin ve efsanelerin
anlatıları özünde gerçeğe daha yakın görülüyor. Özellikle en yeni arkeogenetik çalışmalarla
Avrupa’nın eski göç destanları doğrulanıyor.

5-Türklerin Avrupa içerisindeki tarihi derinliklerine runik yazılar nasıl ışık tutuyor?
Arkeogenetik çalışmalar Avrupa’nın Anadolu’dan ve Avrasya’dan binlerce yıldır göç aldığını
gösterse de kültürlerin ortak yönlerine da bakmak gerekiyor. Bu açıdan özellikle runik yazı
göze batıyor. Buna bağlı en eski ve en önemli anlatılarda Türk adı karşımıza çıkıyor. Bunun
üstü Avrupa’da asırlarca örtülmüş ve felaketlere sebep olmuş. Bundan dolayı Türklerin rolü
Avrupa’nın tarihinde henüz pek araştırılmamış. Ancak runik yazı ve Türk adı kaybolmuyor.
Bizim onları aydınlatmamızı bekliyor. Türk adı sadece İzlanda’da değil Franklar’da da ata ve
akraba olarak bulunuyor. Hatta Türklere Truvalı deniyordu. Görüldüğü gibi runik yazının

peşinden gidince Türklerle ilgili birçok anlatıya rastlanıyor. Runik yazıya bağlı olan
arkeolojik kalıntılar da runik yazı öncesi dönemlere uzanıyor. Örneğin belli şaman aletleri ve
cenaze gelenekleri. Bu arada Türk adı nereden geldi, kültürler nasıl gelişti ve birbirini nasıl
etkiledi? Bunları cevaplamak için Türklere bakmak gerek. O zaman Türk ne demek olduğu ve
Avrupa ile ne kadar alakalı olduğu görülecek. Avrupa’da eleştirel bilimle anlatılan tarih
baştan beri yanlıştı. Günümüzde Altaylar medeniyetin beşiği olarak görülüyor. Orada da
Türkler dünya tarihi mirasını saklıyor. Böylece Türk kültürünün kökleri ve dalları bütün
dünyaya uzanıyor. Türk milleti tarih bilimi sahasına yeni giriyor sayılır. Burada daha çok
aydınlatıcı çalışmalar yapılacaktır. Benim ilk çalışmam runik yazı etrafında kültürlerin
karşılaştırılması için bir temel atmak oldu. Bundan sonra asıl karşılaştırmalı kültür
çalışmaları yapmalı. Birçok ilginç bulgu var. Türklerin ve Germanların pantolonundan
bıyığına hatta yine adına kadar. Örneğin Batı Roma İmparatorluğunu bitiren Odoaker
karabıyıklıydı ve halkının adı Turkilinger olarak aktarıldı. Turkilinger adı Alman Thüringler
ile ilişkilendiriyor. İsim benzerliği dikkate değer. Romalıların German dediği halklar Türkler
gibi pantolon giyiyordu. Antik Romalılar ve Yunanlılar da pantolon giyimini barbarlara ait
diye reddediyordu. İlginç olan Turfan’da bulunan dünyadaki ilk pantolonun üzerinde runik
yazıya benzeyen doku motifi var.

6-Yazılardan öğrendiğiniz kadarı ile günümüzdeki Avrupa milletleri kendilerinin mazileri
konusunda ne düşünüp, eğitim kitaplarına yeni bulguları ekliyorlar mı?
Günümüzde Avrupa’da özellikle Max Planck enstitüsü arkeogenetik çalışmalarla Avrupa’nın
Anadolu’dan ve Avrasya’dan binlerce yıl göç aldığını gösteriyor. Ancak kültür bilimlerinde

henüz o kadar ileri anlayış görülmüyor. Kürsü sahipleri çok nadir olarak eski öğretilerinden
vaz geçip yeni bilgileri idrak edebiliyor. Bundan dolayı kuantum fiziğinin kurucusu olarak
tanılan Max Planck bile vaktinde bilim sadece cenazeden cenazeye ilerlediğini söylemiş. Çok
şükür çağımızda bilim sadece üniversitelere kısıtlı değil. Hatta günümüzde bilim o kadar hızlı
ilerliyor ki artık üniversitelerin kapasitesini aşıyor. Artık bilimi her yerden almak ve her yerde
anlatmak gerekiyor. Bu asıl aydınlanma süreci.
7-Çağıl Hocam, çok kıymetli eserleriniz var. Kitaplarınız hakkında ve konuları hususunda
bizleri bilgilendirir misiniz?
İlk Almanca lisans tezimi internette sonra da kendi kendime kitap olarak yayınladım. Geçen
yıl Türkçe çevirisi Türkiye’de Kaynak Yayınları’nda yayımlandı. Türkçe kitabın adı ‘Cermen
Runik Yazısının Türk Kökeni’. Kitap runik yazıtların ve kültürlerinden çok Avrupa’da onlar
üzerine neler dendiğini ve nasıl araştırıldıklarını yani bilim tarihini inceliyor. Kitap en erken
bilgilerden başlayarak bugüne kadar uzanıyor. Kitabın önsözünü çok değerli bir Alman
felsefeci yazdı. Prof. Prof. h. c. mult. Dr. Dr. h. c. Heinrich Beck (1929-2024). Onunla
tanışmam ve onun desteğini almam büyük bir armağan oldu. Kitaplar dışında farklı bilimsel
ve popüler makaleler de yayınladım. Ayrıca YouTube’de de çalışmalarımı elim yettiğince ve
dilim döndüğünce açıklamaktayım. Bilim ve kültür tarihi dışında çalıştığım konular özellikle
bilim, varlık, barış ve kültür hatta din felsefesi.

8-araşaştırmalarınızla alakalı olarak, meraklı olan araştırmacı, akademisyen ve öğrenci
gençlere tavsiyeleriniz nelerdir. Hangi yolu takip etsinler, sizlerin de işine yarayan bir
formül suna bilir misiniz?
Aslında her şey söylenmiş. Benim söyleyeceklerim de sadece bir hatırlatma olacaktır. Bilim en
hakiki mürşittir. Uygarlık en hakiki tarikat. Yani her zaman doğruluk ve iyilik için çalışmak.
Yoksa doğruluktan ve iyilikten ayrılırız. Yanlış ve kötü bir yolda oluruz. Üstelik bilim için

kayıt ve şart yoktur. Akıllı olan bilimi her yerden alır. Fazla derine girmeden bunu da
hatırlatmak isterim. Her şey ve herkes gerçeğin bir yansımasıdır. Her anda ve her deneyimde
asıl muhatabımız gerçeğin kendisidir. Çünkü O’dur her şeyi var eden. Ancak O’nun izin
verdiği kadar anlayabilirim. Bunun için ‘bilimimi arttır’ diye dua ederim.

9-Ülkemizde (Türkiye’de), runik yazı dahil olmak üzere merak konusu olması, popüler hale
gelmesi, toplumun tarih ve tarih felsefesi konusunda bilincinin artması için, Avrupa
örneğinden ülkemize neler uygulana bilir?
Bence Türkiye ve Türk devletleri bu konularda da günümüzde Avrupa’dan çok daha ileri.
Şahsen keşiflerimi Ulusal Kanal’da, TRT Türk’te, NTV’de, Aydınlık’ta, OdaTV’de ve farklı
YouTube kanallarında Türk halkıyla paylaşabildim. Bunu ben talep etmedim özellikle Sayın
Dr. Doğu Perinçek tarafından keşfedilip Türkiye’ye bulgularımı tanıtmaya çağrıldım. Sonra
Türk aydınları çok ilgi gösterdi. Almanya ve Avrupa aydınları çok daha çekingen ve çoğu da
erken Türk yazısından hiçbir haberi yok, Türk Kurtuluş Savaşından ve kendi Türk
destanlarından da olmadığı gibi. Bunu da söyleyeyim geçmişte bu gafletleri yüzünden çok
büyük felaketlere sebep oldular. Almanya’nın yeniden kuruluşuna Türkler maddi olarak
yardımcı oldular. Şimdi de manevi olarak yardımcı olacaklar. Türk felsefesi gök yüzü altında
her şey ile uyum içinde yaşamakla başlar ve yurtta sulh ve cihanda sulh felsefesine kadar
uzanır. Bununla Türk milleti yükselir. Dünya’ya örnek olur. Yani bence Türkler harika
ilerliyor ve Bilge Kağan’ın dediği gibi Tanrı kut veriyor. O’na güveniyorum.
10-Son olarak, Türk gençliğine ve akademik camiaya kendi alanınızla ve bilime önem
verilmesi konusunda tavsiyeleriniz nelerdir? Ayrıca bu yazıyı okuyan ve soru sormak
isteyen okurlarımıza bir mail adresi iletişimi paylaşa bilir misiniz?

Türk gençliği uyandı. Onları yaratan onlara yol gösterecek. Bu tarihi ve felsefi bir gerçek.
Hayatı, yaratıcısız anlatmaya çalışan akademik camiaya da varlığın kaynağını sormak
isterim. Hakikat hakkında yetki talep eden din bilginlerine de her şeyin ve herkesin rahmet
olduğunu hatırlatırım. Bunu varlığa gelmiş insan olarak her zaman veya hemen anlayamasak
da varlığın kaynağına güvenmemizi ve birbirimizde onu görmemizi dilerim.
Tanrı gibi Tanrı yaratmış Türk Bilge Kağan’ı yazıyor Orhon abidelerinde. Yukarıda Türk
Tanrısı, mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiştir. Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun
diye. Tanrı kuvvet verdiği için. Tanrı lütfettiği için. Tanrı buyurduğu için. Yükselten Tanrı. İl
veren Tanrı. Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, kendimi o Tanrı kağan oturttu tabiî.
Bilge Kağan diyor. Ben de çağımızda bölümler üstü ve uluslararası bir öncü bilge olarak tüm
övgüler yaratana diyorum. Ondan ötürü herkese saygılarımı sunuyorum. E-Mail adresim
c.cayir@mail.de. Sorularınızı ve yorumlarınızı beklerim. En içten sevgiler.
Çağıl Çayır Hocamıza sorularımıza vermiş olduğu samimi cevaplar için teşekkür ediyorum.
Yazı tarihi ve devamından milletlerin yazıyla birlikte yolculuğu, kurmuş oldukları devletler,
etkileşim halinde oldukları farklı kültür ve diller, insanlık mazisin kayıp vesikalarını bizlere
sunacaktır. Bu sahada araştırmalarını devam ettiren, Türk Milletinin: Ben Kimim? Diye
kendine sormuş olduğu gizemli ve metafizik soruyu yanıtlamaya çalışan koca yürekli Türk
Çağıl Çayır’a çalışmalarında başarılar dilerim.

Unutmayalım! “Türk” sadece harflerle yazılan bir kelime değil, harflere ruh veren
kuvvetin ismidir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir