2024 senesinin son günlerinde dünyayı dışarıdan bir gözle analiz edip, gelecek senelerine ait
öngörülerde bulunmak, bu konuda kafa yormak, geleceğe doğru atılacak olan adımların daha
emin olmasına vesile olacaktır. Aşağıda bu konu ile ilgili olarak dünyamızın gelecek 30 yılına
dair öngörülerim yer almaktadır. Bu öngörüler ışığında ülkemizin geleceğine kafa yoranlara
ise başlıklar halinde genel fikirlerimi de beyan etmiş olacağım.
2024 senesi içerisinde uluslararası alanda okumuş olduğum birçok makale ve yayın bu
makalemin oluşmasına azda olsa katkıda bulundu. Kaynakça bölümünde hepsinin adına yer
verdim.
2024’ün son günlerinden 2050’yi aşağıdaki makale içeriğindeki gibi görmekteyim.
1. ABD ve Çin Rekabeti
ABD ile Çin arasındaki rekabet, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda teknolojik, askeri ve
kültürel alanlarda da belirgin bir şekilde sürmektedir.
a) Ekonomik Alan: ABD’nin başlıca amacı, Çin’in büyüyen ekonomik gücünü
sınırlamak ve kendi ekonomik üstünlüğünü korumaktır. ABD’nin uyguladığı ticaret
savaşları, Çin'in teknoloji şirketlerine uyguladığı yaptırımlar ve "Tedarik Zinciri
Güvenliği" gibi politikalar bu stratejinin bir parçasıdır. Çin ise Kuşak ve Yol Girişimi
1 Emrah Bekci, bekciemrah@gmail.com, 05051543200
(Belt and Road Initiative) gibi projelerle küresel ekonomik etkisini artırmayı
hedeflemektedir.
b) Teknolojik Alan: 5G, yapay zeka ve kuantum teknolojileri gibi alanlarda Çin’in
yükselişi, ABD’nin stratejik önceliklerini yeniden şekillendirmesine neden olmuştur.
Özellikle Çin’in teknoloji devleri (Huawei, Tencent, Alibaba gibi) ABD tarafından
ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilmekte ve engellenmektedir.
c) Askeri Alan: Güney Çin Denizi’nde Çin’in askeri üs inşası ve Tayvan üzerindeki
iddiaları, ABD’nin Asya-Pasifik bölgesindeki müttefikleriyle savunma iş birliğini
artırmasına yol açmıştır. QUAD (ABD, Japonya, Hindistan ve Avustralya) gibi
ittifaklar, bu stratejik gerilimleri dengelemek için oluşturulmaktadır.
Çin ve ABD arasındaki stratejik rekabetin, özellikle ekonomik, teknolojik ve askeri
alanlarda gelecek 30 yıl için bazı olasılıkları özetleyebiliriz:
Ekonomik Alan:
Çin'in Küresel Ekonomik Yükselişi ve ABD'nin Stratejileri:
a) Çin'in Küresel Etkisi Artacak: Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) gibi projelerle Çin,
küresel altyapı ağlarını, enerji hatlarını ve tedarik zincirlerini kontrol etmeye devam
edecektir. Bu, özellikle gelişen ülkelerde Çin'in ekonomik etkisini güçlendirecek,
Çin'in küresel ticaretteki hâkimiyetini artıracaktır.
b) ABD'nin Ekonomik Stratejileri: ABD, Çin'e karşı ekonomik etkisini korumak için,
ticaret savaşları ve diğer korumacı politikalara başvurmaya devam edebilir. Ancak, bu
tür stratejilerin uzun vadede etkili olup olmayacağı tartışmalıdır. Çin'in ekonomik
büyümesini sınırlamak zorlaşabilir, çünkü Çin'in dünya çapındaki tedarik zincirlerine
olan bağlılığı, aynı zamanda ABD'nin de ekonomisine etki etmektedir.
c) Yavaşlayacak Küresel İlişkiler: Gelecek 30 yıl içinde ABD ve Çin'in birbirine daha
bağımlı hale gelmesi bekleniyor, bu da iki ülke arasında doğrudan ekonomik
çatışmaların azaltılmasına yol açabilir. Ancak, daha geniş çapta bir "gölgeleme"
ekonomisi ortaya çıkabilir, burada Çin'in BRI gibi projeleri ve ABD'nin kendi iç
ekonomisini güçlendirmeye yönelik stratejileri daha belirgin hale gelir.
Öngörü: Çin'in ekonomik gücü artacak, ancak ABD'nin de yüksek teknoloji ve
finansal güçteki üstünlüğü sayesinde küresel ekonomik dengede etkili bir rolü
olacak. Küresel tedarik zincirlerinin daha bölgeselleşmesi ve teknolojik
bağımsızlık arayışları bu dinamiği etkileyecek.
Teknolojik Alan:
Çin'in Teknolojik Yükselişi ve ABD'nin Stratejileri:
a) Çin'in Teknolojik Gücü: Çin, 5G, yapay zeka, kuantum bilgisayarlar ve
biyoteknoloji gibi alanlarda yatırımlarını artırmaya devam edecektir. Huawei, Tencent,
Alibaba gibi devler, ABD'ye karşı güçlü bir alternatif oluşturarak küresel teknoloji
pazarlarında daha fazla etki kurabilir. Bu gelişmeler, ABD'nin teknoloji bağımlılığını
ve liderliğini sarsabilir.
b) ABD'nin Yatırım ve İnovasyon Çabaları: ABD, özellikle yapay zeka, uzay
araştırmaları ve biyoteknoloji gibi alanlarda liderliğini sürdürmek için yatırımlar
yapmaya devam edecektir. Silicon Valley gibi teknolojik merkezler, yenilikçi ürünlerin
yaratılmasında önemli rol oynamaya devam edecektir. Çin'in yükselişi karşısında
ABD'nin kendini daha güvenli bir dijital altyapıya dönüştürmesi bekleniyor.
c) Dijital Hegemonya ve Güvenlik: Çin'in 5G altyapısı gibi projeleri ABD için ulusal
güvenlik riski olarak görülmeye devam edebilir. Bu nedenle, ABD'nin teknoloji
şirketlerine yönelik yaptırımlarını artırması ve daha fazla dijital bağımsızlık stratejileri
izlemesi muhtemeldir. Ayrıca, dijital veri ve siber güvenlik konusunda daha fazla iş
birliği yapması gerekebilir.
Öngörü: Çin ve ABD arasındaki teknolojik rekabet artacak, ancak her iki ülke de
yeni teknolojilerde liderlik için farklı stratejiler izleyecek. ABD, kendi teknolojik
altyapısını ve güvenlik sistemlerini güçlendirirken, Çin'in teknolojik devrimi
dünya çapında etkili olacak. Küresel dijital pazarlar daha bölgeselleşebilir ve iki
ülke arasında teknoloji alanındaki güç mücadelesi devam edebilir.
Askeri Alan:
Çin'in Askeri Yükselişi ve ABD'nin Stratejileri:
a) Çin’in Askeri Gücü: Çin, özellikle Güney Çin Denizi'ndeki askeri üs inşası, Tayvan
üzerindeki iddialarını sürdürmesi ve Asya-Pasifik bölgesindeki stratejik hareketlilikle
askeri gücünü artıracaktır. Çin, modern askeri teknolojilerle donanmış ordusunu
geliştirecek ve bölgesel üstünlük kurmaya çalışacaktır.
b) ABD'nin Savunma Stratejileri: ABD, Asya-Pasifik bölgesinde stratejik ittifaklarını
güçlendirmeye devam edecektir. QUAD (ABD, Japonya, Hindistan, Avustralya) gibi
ittifaklar, Çin'in yükselişi karşısında bölgesel güvenliği sağlamak amacıyla
oluşturulmuştur. Bu ittifaklar, Çin'e karşı dengeleyici bir güç olarak çalışacaktır.
c) Yeni Güvenlik İttifakları ve Küresel Savunma Stratejileri: ABD, NATO gibi
ittifaklar üzerinden, Çin'e karşı küresel güvenlik stratejilerini artırabilir. Ayrıca, dijital
savunma, uzay savunma ve siber güvenlik gibi yeni alanlarda ittifaklar kurma stratejisi
de önemli hale gelebilir.
d) Tayvan ve Güney Çin Denizi Gerilimi: Tayvan, özellikle Çin ile ABD arasındaki
askeri gerilimin merkezinde yer alabilir. Çin, Tayvan üzerinde egemenlik kurma
hedefini sürdürdükçe, ABD, Tayvan'ı koruma stratejisini uygulayabilir. Bu da
bölgedeki askeri güç çekişmelerini yoğunlaştırabilir. Çin'in Güney Çin Denizi'nde
oluşturduğu askeri üsler, ABD'nin bölgedeki askeri varlığını artırmasına ve bölgesel
güç dengesini sağlamaya yönelik yeni stratejiler geliştirmesine yol açacaktır.
Öngörü: Çin'in askeri kapasitesi artacak, ancak ABD'nin bölgesel ittifakları ve
askeri varlıkları Çin'in bölgesel etkisini dengeleyecek. Önümüzdeki 30 yıl içinde,
Asya-Pasifik bölgesinde ABD-Çin gerilimi devam edecek, ancak büyük bir açık
çatışma olasılığı düşük kalabilir. Bunun yerine, dolaylı stratejik rekabet ve
denetim mekanizmaları öne çıkacaktır. Küresel güvenlik, dijital, uzay ve deniz
alanlarında da yeni dinamiklerle şekillenecektir.
2. Avrupa Birliği'nin (AB) Stratejik Hedefleri
AB, kendi iç sorunlarını çözmekle birlikte küresel güç dengesinde bir denge unsuru olmayı
hedeflemektedir.
a) Enerji Güvenliği: Rusya-Ukrayna Savaşı, AB’nin enerji politikalarını yeniden
şekillendirmiştir. Alternatif enerji kaynaklarına geçiş ve Rus enerji bağımlılığını
azaltma çabaları, Yeşil Mutabakat çerçevesinde hızlandırılmıştır.
b) Savunma ve Güvenlik: NATO ile iş birliğini sürdürürken, stratejik özerklik
hedefleyen AB, PESCO (Kalıcı Yapılandırılmış İş Birliği) gibi mekanizmalarla
savunma sanayisini güçlendirmeyi hedeflemektedir. Bu çaba, ABD’ye olan güvenin
azalmasıyla daha da önem kazanmıştır.
c) Teknoloji ve Dijitalleşme: Avrupa, dijital egemenliğini artırmak için veri koruma
yasaları (GDPR) ve dijital altyapı projeleriyle, özellikle ABD ve Çin'in etkisini
dengelemeye çalışmaktadır.
Avrupa Birliği'nin (AB) gelecekteki stratejik yönelimlerini ve küresel güç dengesindeki
rolünü değerlendirdiğimizde, özellikle enerji güvenliği, savunma ve güvenlik ile
dijitalleşme alanlarındaki gelişmeleri incelemek önemlidir. Bu alanlar, AB'nin hem iç
sorunlarını çözme sürecinde hem de küresel ölçekteki etkisini artırma çabalarında merkezi bir
rol oynamaktadır. Avrupa Birliği'nin (AB) gelecek 30 yıl için olası öngörüleri şu şekilde
sıralaya biliriz:
Enerji Güvenliği:
Rusya-Ukrayna Savaşı ve AB’nin Enerji Geleceği:
a) Rusya'nın Enerji Kaynaklarından Bağımsızlık: Rusya-Ukrayna savaşı, AB'nin
Rusya'ya olan enerji bağımlılığını acil bir mesele haline getirdi. AB, bu bağımlılığı
azaltmak için alternatif enerji kaynakları arayışına girecek ve Yeşil Mutabakat
doğrultusunda yenilenebilir enerji yatırımlarını artıracaktır. Bu süreçte, güneş ve
rüzgar enerjisi gibi sürdürülebilir kaynaklara yönelik projeler hız kazanabilir.
b) Enerji Bağımsızlığı ve Çeşitlenmiş Kaynaklar: AB, enerji tedarik güvenliğini
artırmak için farklı kaynaklardan (özellikle Afrika, Orta Doğu ve Amerika'dan) enerji
ithalatına yönelecek ve çeşitli enerji yolları inşa edecektir. Bu durum, enerji
altyapısının daha esnek ve çeşitli hale gelmesini sağlayacak. Ayrıca, hidrojen gibi
alternatif enerji kaynaklarının araştırmaları ve kullanımı da AB'nin enerji güvenliği
stratejisinin bir parçası olacaktır.
c) Yeşil Mutabakat ve Karbon Salınımı Hedefleri: AB, Yeşil Mutabakat’ı daha da
derinleştirerek karbon nötr hedeflere ulaşmayı sürdürecektir. Bu, enerji altyapılarının
dönüştürülmesi, elektrikli araçlar için altyapı yatırımları ve daha fazla yenilenebilir
enerjiye yönelim gibi adımları içerecektir. Ancak, bu geçişin ekonomik maliyetleri ve
jeopolitik etkileri de büyük olacaktır.
Öngörü: AB, 2050’ye kadar karbon salınımını azaltma hedefini tutturmak için enerji
güvenliği stratejilerini çeşitlendirecek, yenilenebilir enerji yatırımları hızlanacak ve enerji
tedarikinde Rusya'ya olan bağımlılık büyük ölçüde ortadan kalkacaktır. Ayrıca, AB’nin enerji
piyasasında daha fazla bağımsızlık ve esneklik kazanması beklenmektedir.
Savunma ve Güvenlik:
NATO ve Stratejik Özerklik:
a) NATO ile İş Birliği ve AB Savunma Kapasitesinin Artırılması: AB, NATO ile olan
iş birliğini sürdürmeye devam edecek, ancak kendi stratejik özerkliğini de
güçlendirecek. Bu, özellikle PESCO (Kalıcı Yapılandırılmış İş Birliği) gibi
mekanizmalar aracılığıyla askeri iş birliği, savunma sanayisi ve askeri kapasiteyi
artırma şeklinde olacak. Bu, AB'nin küresel savunma stratejisinde daha bağımsız ve
esnek bir oyuncu olma yolunda ilerlemesi anlamına gelecektir.
b) ABD’ye Olan Güvenin Azalması ve Askeri Kapasite Artışı: ABD’nin küresel
liderliğindeki belirsizlikler, AB’nin savunma alanında daha fazla otonomi arayışını
artıracaktır. AB, kendi askeri güçlerini oluşturma ve stratejik özerklik sağlama
konusunda kararlı adımlar atacak. Avrupa, bölgesel güvenliği sağlama ve küresel
tehditlere karşı daha bağımsız bir şekilde yanıt verme kabiliyetini geliştirecektir.
c) Savunma Sanayisi ve Askeri İnovasyon: AB, kendi askeri sanayisini güçlendirecek
ve teknoloji odaklı savunma çözümlerini benimseyecek. Özellikle siber savunma,
yapay zeka ve otonom sistemler gibi alanlar, AB’nin askeri stratejisinde önemli
bir yer tutacaktır. Bu bağlamda, AB’nin savunma sanayi şirketleriyle olan iş birliğini
güçlendirecek ve askeri yenilikçilikte lider rolünü üstlenmeye çalışacaktır.
Öngörü: AB, 2050’ye kadar daha güçlü ve bağımsız bir savunma kapasitesine sahip olacak,
NATO ile iş birliği içinde stratejik özerklik hedefini gerçekleştirecek. Askeri kapasitesini
artıran AB, teknolojik inovasyon ve dijital savunma alanlarına büyük yatırımlar yapacak.
Teknoloji ve Dijitalleşme:
Dijital Egemenlik ve Küresel Rekabet:
a) Dijital Altyapı ve Egemenlik: AB, dijital egemenliğini artırmak amacıyla, dijital
altyapıyı geliştirecek ve bu süreçte veri güvenliği, dijital gizlilik ve kişisel verilerin
korunmasına yönelik yasaları (GDPR) güçlendirecektir. AB, dijitalleşme sürecinde,
özellikle ABD ve Çin’in küresel dijital pazarındaki etkisini dengelemeye
çalışacaktır. Bu bağlamda, AB’nin kendi dijital platformlarını yaratması, dijital
egemenlik konusunda önemli bir adım olacaktır.
b) Veri Güvenliği ve Regülasyonlar: AB, dijitalleşme ve veri güvenliği konularında
öncü olmayı sürdürecek. Bu bağlamda, kişisel verilerin korunmasına yönelik katı
düzenlemeler ve küresel teknoloji devlerine karşı denetleyici politikalar daha da
güçlendirilebilir. AB, dijital verilerin serbest dolaşımını sağlarken, kendi dijital
altyapısının güvenliğini de pekiştirecektir.
c) Yapay Zeka ve Dijital İnovasyon: AB, yapay zeka, blockchain ve diğer ileri
teknolojilerdeki araştırma ve geliştirme çabalarını artıracak ve küresel teknolojik
inovasyona liderlik etmeye çalışacaktır. Ancak, bu alanda ABD ve Çin’in rekabetiyle
başa çıkmak için AB, dijital ekonomi konusunda birleşik bir strateji geliştirecektir.
Öngörü: AB, dijital egemenliğini 2050 yılına kadar artıracak, dijital altyapı projelerini
hızlandıracak ve küresel dijital pazarlar üzerinde daha büyük bir denetim sağlamaya
çalışacaktır. AB, dijital güvenlik ve yapay zeka gibi alanlarda teknolojik rekabette ABD ve
Çin’e karşı daha bağımsız bir konum alacaktır.
Gelecek 30 yıl içinde, Avrupa Birliği, stratejik özerklik hedefleri doğrultusunda daha
bağımsız bir küresel oyuncu haline gelecektir. AB’nin enerji güvenliği konusunda alternatif
kaynaklara yönelmesi, savunma ve güvenlik alanında kendi savunma kapasitesini artırması ve
dijitalleşme süreçlerinde daha güçlü bir dijital egemenlik kurması, küresel güç dengesinde
önemli bir denge unsuru olarak rol oynamasına yol açacaktır. AB, küresel ekonomide,
teknolojik alanda ve güvenlikte daha bağımsız bir aktör olarak varlık gösterebilir, ancak bu
süreç, ABD ve Çin ile olan rekabetin etkisiyle şekillenecektir.
3. Rusya'nın Stratejik Durumu
Rusya, jeopolitik olarak küresel bir oyuncu olmaya devam etmekle birlikte, Ukrayna Savaşı
ve Batı yaptırımları nedeniyle ekonomik ve siyasi bir izolasyonla karşı karşıyadır.
a) Enerji Diplomasisi: Enerji ihracatı, Rusya’nın dış politika aracı olmaya devam
etmektedir. Ancak AB’nin alternatif enerji kaynaklarına yönelmesi, Rusya’nın Asya
pazarlarına daha fazla odaklanmasına yol açmıştır.
b) Askeri Güç ve Siber Güvenlik: Rusya, askeri kapasitesini korurken, siber saldırılar
ve dezenformasyon kampanyalarıyla jeopolitik etkisini artırmaya çalışmaktadır.
Rusya'nın küresel jeopolitik konumu, Ukrayna Savaşı ve Batı yaptırımlarının etkisiyle
karmaşık bir hal almış olsa da, ülkenin stratejik yönelimleri ve küresel güç
dengesindeki rolü büyük ölçüde belirli alanlardaki gelişmelere bağlı olacaktır.
Özellikle enerji diplomasisi, askeri güç ve siber güvenlik alanlarındaki stratejik
tercihler, Rusya'nın gelecekteki jeopolitik rolünü şekillendirecektir. Gelecek 30 yıl
için bu alanlardaki olası öngörüleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Enerji Diplomasisi:
Rusya'nın Enerji Kaynakları ve Dış Politika Aracı Olarak Kullanımı:
a) Asya Pazarlarına Yönelme: AB'nin enerji bağımsızlığı hedefleri doğrultusunda
alternatif enerji kaynaklarına yönelmesi ve Rus enerji kaynaklarına olan bağımlılığını
azaltma çabaları, Rusya'nın enerji ihracatını Asya pazarlarına kaydırmasına yol
açmıştır. Çin, Hindistan ve diğer Asya ülkeleri, Rusya'nın enerji ihracatının yeni
pazarları haline gelmiştir. Bu durum, Rusya'nın Asya ile olan ticaret ve enerji
ilişkilerini güçlendirmesine olanak sağlayacaktır.
b) Enerji Bağımsızlık ve Yeni Yatırımlar: Rusya, enerji üretim kapasitesini artırmak
için yeni yatırımlar yapacak, özellikle doğal gaz ve petrolün dışa satışı konusunda
Asya'nın talebini karşılayacak stratejiler geliştirecektir. Kuzey Kutbu'ndaki enerji
potansiyeli gibi yeni rezervlerin keşfi, Rusya'nın uzun vadede enerji ihracatındaki
rolünü pekiştirebilir.
c) Enerji Altyapısı ve Bağımsızlık: Rusya, özellikle enerji altyapısını genişleterek,
kendi enerji kaynaklarına dayalı bağımsız bir sistem oluşturmayı hedefleyecektir.
Doğu Asya ve Orta Doğu gibi bölgelerde daha fazla enerji anlaşması yaparak,
Batı’dan gelen ekonomik baskılara karşı daha güçlü bir pozisyon alabilir.
Öngörü: Rusya, 2050 yılına kadar enerji ihracatını büyük ölçüde Asya pazarlarına
kaydırmaya devam edecek ve enerji alanındaki bağımsızlığını artıracaktır. AB ile
olan enerji ilişkileri azalırken, Asya ülkeleriyle stratejik enerji iş birliği daha belirgin
hale gelecektir.
Askeri Güç ve Siber Güvenlik:
Askeri Güç ve Küresel Etki:
a) Askeri Yatırımlar ve Modernizasyon: Rusya, askeri kapasitesini sürdürecek ve
modernizasyon çalışmalarını hızlandıracaktır. Özellikle nükleer silahlar, yüksek
teknoloji askeri araçlar ve uzay savunma sistemleri gibi stratejik alanlarda güç
birliği yapmaya devam edecektir. ABD ve NATO ile olan gerilimler, Rusya'nın
kendi askeri kapasitesini artırma ihtiyacını güçlendirebilir.
b) Bölgesel Güç Olarak Rusya'nın Rolü: Rusya, Orta Asya, Kafkasya ve Doğu
Avrupa gibi bölgelerdeki etkisini koruyacak ve burada askeri güç kullanımı yoluyla
nüfuzunu artırmayı sürdürecektir. Ukrayna'nın işgali ve Kırım'ın ilhakı gibi adımlar,
Rusya'nın bölgesel jeopolitik gücünü pekiştirmesine olanak sağlayacaktır. Ayrıca,
Rusya, Orta Doğu'da (özellikle Suriye) askeri varlığını sürdürecek ve burada
Batı'nın etkisine karşı bir denge unsuru oluşturacaktır.
Siber Güvenlik ve Hibrid Savaş Stratejileri:
a) Siber Güvenlik ve Dezenformasyon: Rusya, özellikle siber savaş ve dezenformasyon
alanında daha agresif bir strateji izleyecektir. 2020'lerin sonlarına doğru artan siber
saldırılar, Rusya'nın dış politikasını yönlendiren ve jeopolitik etkisini artıran önemli
bir araç haline gelecektir. Siber saldırılarla Batı ülkelerine karşı ekonomik, siyasi ve
toplumsal destabilizasyon sağlanmaya çalışılabilir.
b) Hibrid Savaş Yöntemleri: Rusya, geleneksel askeri güç kullanımı dışında, hibrid
savaş yöntemlerine (sosyal medya manipülasyonu, siber saldırılar, ekonomik baskılar,
yerel paramiliter grupların kullanımı) odaklanacaktır. Özellikle Batı ülkelerine
yönelik bilgi savaşları ve dezenformasyon kampanyaları, Rusya'nın küresel
stratejilerini şekillendirecektir.
Öngörü: Rusya, askeri kapasitesini 2050’ye kadar modernize edecek, ancak büyük
bir askeri çatışmadan kaçınmak için siber savaş ve hibrid savaş stratejilerine
daha fazla yönelecektir. Askeri gücünü daha çok bölgesel stratejik hedefler için
kullanacak ve küresel ölçekte bu gücü dengelemek için dijital savaşlar ve siber
saldırılar daha ön planda olacaktır.
Gelecek 30 yıl içinde, Rusya'nın stratejik yönelimleri büyük ölçüde enerji diplomasisi,
askeri güç ve siber güvenlik gibi alanlarda şekillenecektir. Enerji diplomasisi Asya
pazarlarına odaklanarak Rusya'nın küresel enerji tedarik zincirindeki yerini koruyacak
ve güçlendirecektir. Askeri güç ise, geleneksel çatışmalar yerine, siber savaşlar ve
dezenformasyon gibi yeni savaş yöntemlerine evrilecektir. Siber güvenlik ve hibrid
savaş yöntemleri, Rusya'nın dış politikasındaki ana araçlar haline gelerek, küresel
etki sağlamak ve Batı'yla olan gerilimi sürdürmek amacıyla kullanılacaktır. Rusya,
Batı'nın yaptırımlarına ve izolasyonuna rağmen, kendi jeopolitik hedeflerini güvence
altına almak için yeni ittifaklar kurarak küresel oyun içinde güçlü bir oyuncu
olarak kalmayı sürdürecektir.
4. Asya’nın Yükselişi ve Bölgesel Güç Dengeleri
Asya ülkeleri, büyüyen ekonomileri ve stratejik iş birlikleriyle küresel güç dengesinde giderek
daha fazla söz sahibi olmaktadır.
a) Hindistan: Hindistan, büyüyen ekonomisi ve nüfusuyla Asya’nın yeni güç
merkezlerinden biri haline gelmektedir. ABD ile Çin arasında denge politikası izleyen
Hindistan, QUAD ve BRICS gibi platformlarda etkin bir rol oynamaktadır.
b) ASEAN ve Bölgesel İş Birlikleri: ASEAN ülkeleri, ekonomik entegrasyon ve serbest
ticaret anlaşmaları yoluyla bölgedeki etkilerini artırmaktadır. Bölgesel Kapsamlı
Ekonomik Ortaklık (RCEP) gibi projeler, Çin’in bölgesel liderliğini
güçlendirmektedir.
c) Japonya ve Güney Kore: İleri teknoloji ve sanayi liderlikleriyle Japonya ve Güney
Kore, Asya’nın ekonomik motorlarıdır. Her iki ülke de ABD ile güçlü ittifaklarını
korurken, Çin ile ekonomik bağlarını geliştirmeye çalışmaktadır.
Asya ülkeleri, küresel güç dengesinde hızla yükselen bir rol oynamaktadır ve bu
trendin gelecek 30 yılda devam etmesi beklenmektedir. Hindistan, ASEAN, Japonya
ve Güney Kore, bölgedeki ekonomik ve stratejik güç odakları olarak farklı alanlarda
etkin bir şekilde küresel siyaseti şekillendireceklerdir. Bu ülkeler ve bölgesel iş
birliklerinin gelecekteki yönelimlerine dair öngörüler şu şekilde özetlenebilir:
Hindistan:
Hindistan'ın Güçlenmesi ve Küresel Rolü:
a) Ekonomik Büyüme: Hindistan, büyük ve hızla büyüyen ekonomisi ile Asya'nın ve
dünyanın en önemli aktörlerinden biri haline gelmektedir. Hindistan, 2030'ların
sonlarına doğru dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi olmayı hedeflemektedir.
Bu büyüme, ülkenin küresel ticaretteki etkisini artıracak, özellikle dijital ekonomi,
biyoteknoloji ve yeşil enerji gibi sektörlerdeki yatırımlar Hindistan'ı bir inovasyon
merkezi yapacaktır.
b) Demografik Avantaj: Hindistan, genç bir nüfusa sahip olup, bu demografik
avantajını teknolojik gelişmeler ve eğitim alanındaki reformlarla pekiştirecektir. Bu,
Hindistan’ın iş gücü kapasitesini artırarak küresel tedarik zincirlerinde daha merkezi
bir rol oynamasına yol açacaktır.
c) Denge Politikası ve Stratejik İttifaklar: ABD ile Çin arasında denge politikası
izleyen Hindistan, özellikle QUAD (ABD, Japonya, Hindistan, Avustralya) gibi
platformlarda etkili bir aktör olmaya devam edecektir. Çin ile ekonomik ilişkilerini
geliştirirken, Tayvan ve Güney Çin Denizi gibi stratejik meselelerde Batı ile ortak
hareket edecektir. Hindistan’ın savunma kapasitesini artırarak bölgesel güvenlikte
daha etkin bir rol üstlenmesi bekleniyor.
Öngörü: Hindistan, 2050'ye kadar küresel ekonomik ve askeri güç olarak daha fazla
söz sahibi olacak. QUAD ve diğer bölgesel ittifaklarda lider bir aktör olarak küresel
siyasette önemli bir denge unsuru haline gelecektir. Hindistan’ın ekonomisi ve
askeri gücü, Çin ve ABD arasındaki rekabette kritik bir rol oynayacaktır.
ASEAN ve Bölgesel İş Birlikleri:
ASEAN Ülkelerinin Ekonomik ve Stratejik Gücü:
a) Ekonomik Entegrasyon ve Serbest Ticaret: ASEAN ülkeleri, ekonomik
entegrasyon ve serbest ticaret anlaşmaları yoluyla bölgesel etkilerini artırmaktadır.
ASEAN Ekonomik Topluluğu (AEC) çerçevesinde daha entegre bir ekonomik alan
yaratılacak ve bölgesel ticaretin serbestleşmesi hızlanacaktır. Özellikle ASEAN, Çin,
Japonya ve Güney Kore ile ticaret ve yatırımlarını artırmaya devam edecektir.
b) Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP): RCEP, Asya-Pasifik bölgesinde
Çin’in ekonomik liderliğini pekiştiren büyük bir anlaşmadır. Bu anlaşma, ASEAN
ülkelerinin ekonomik gücünü artırırken, Çin’in bölgedeki etkisini derinleştirecektir.
RCEP’in genişlemesiyle, Hindistan ve diğer Asya ülkeleri de daha güçlü ekonomik
bağlar kurabilecektir.
c) Çin'in Etkisi ve ASEAN'ın Denge Politikası: ASEAN, Çin ile ekonomik ilişkilerini
derinleştirirken, aynı zamanda ABD ve Japonya ile stratejik iş birliği yapacaktır.
Bölge, ABD'nin ve Çin'in karşılıklı etkilerini dengelemek adına çok kutuplu bir
politika izleyecektir. Ayrıca, Çin’in artan ekonomik etkisine rağmen, ASEAN ülkeleri
kendi bağımsızlıklarını koruyarak bölgesel güvenlik ve ekonomik çıkarlarını
savunacaklardır.
Öngörü: ASEAN ülkeleri, 2050’ye kadar daha derin ekonomik entegrasyon
sağlayacak, özellikle Çin ile olan ticaret ilişkilerini güçlendirecek ve bölgesel iş
birliğini artıracaklardır. Çin'in bölgedeki etkisi artacak olsa da, ASEAN, ABD ve
Japonya ile stratejik iş birliklerini sürdürecektir. RCEP gibi anlaşmalar, bölgenin
ekonomik geleceğini şekillendirecektir.
Japonya ve Güney Kore:
Japonya'nın Teknolojik ve Ekonomik Gücü:
a) İleri Teknoloji ve İnovasyon: Japonya, ileri teknoloji ve sanayi liderliği konusunda
2050 yılına kadar güçlü bir konumda kalmaya devam edecektir. Japonya, robotik,
yapay zeka, otomotiv ve elektronik sektörlerinde küresel yenilikçi lider olarak
varlığını sürdürecektir. Özellikle "Yeşil Teknoloji"ye yapılan yatırımlar,
Japonya'nın enerji dönüşümünü hızlandıracak ve küresel çevrecilik hareketinde önemli
bir aktör yapacaktır.
b) Savunma ve Güvenlik: Japonya, tarihsel olarak daha pasif bir savunma politikası
izlese de, Çin’in askeri gücünün artmasıyla Japonya, savunma kapasitesini artırmaya
yönelik adımlar atacaktır. Japonya'nın ABD ile olan ittifaklarını derinleştirerek
Asya-Pasifik bölgesindeki dengeyi koruma çabaları sürecektir.
Güney Kore'nin Ekonomik Gücü ve Stratejik Yeri:
a) Yüksek Teknoloji ve Endüstri: Güney Kore, yüksek teknoloji ve elektronik
sektörlerinde liderliğini pekiştirecek ve dünya çapında rekabetçi bir dijital ekonomi
yaratacaktır. Güney Kore'nin güçlü sanayi ve teknolojik altyapısı, bölgesel iş birliğini
artıracak ve Asya-Pasifik pazarındaki etkisini artıracaktır.
b) Çin ile Ekonomik Bağlar ve ABD ile İttifak: Güney Kore, ABD ile güçlü askeri
ittifakını sürdürürken, Çin ile ekonomik bağlarını güçlendirmeye devam edecektir.
Ancak, Kuzey Kore'nin yarattığı güvenlik tehditleri, Güney Kore'nin savunma
stratejilerini şekillendiren en önemli faktör olacaktır.
Öngörü: Japonya ve Güney Kore, 2050'ye kadar yüksek teknoloji ve sanayi
liderliklerini pekiştirecek ve küresel ekonomi üzerinde daha fazla söz sahibi
olacaklardır. Her iki ülke de ABD ile olan ittifaklarını güçlendirecek, ancak Çin ile
ekonomik ilişkilerini artırmaya yönelik stratejiler geliştireceklerdir. Güney Kore'nin
bölgesel güvenlikteki rolü ve Japonya'nın savunma kapasitesini artırma çabaları,
Asya-Pasifik bölgesinde güvenlik dengesinin korunmasında kritik bir rol oynayacaktır.
Gelecek 30 yıl içinde, Hindistan, ASEAN ve Japonya/Güney Kore gibi Asya
ülkeleri, küresel güç dengesinde daha fazla söz sahibi olacaklardır. Hindistan, büyük
ekonomisi ve askeri kapasitesiyle küresel bir aktör haline gelirken, ASEAN ülkeleri
daha güçlü ekonomik entegrasyon sağlayacak ve Çin ile ABD arasındaki rekabetin
ortasında stratejik bir denge unsuru olacaklardır. Japonya ve Güney Kore, yüksek
teknoloji, sanayi ve askeri stratejileriyle küresel liderliklerini sürdürecek ve bölgesel
güvenliği sağlama konusunda önemli bir rol üstleneceklerdir. Bu ülkeler, ABD ve Çin
arasında stratejik bir denge oluşturarak Asya-Pasifik bölgesindeki güvenlik ve
ekonomik yapıların şekillenmesinde etkili olacaklardır.
5. Orta Doğu ve Afrika’nın Jeopolitik Rolü
Orta Doğu, enerji kaynakları ve stratejik konumu nedeniyle küresel güçlerin ilgisini
çekmeye devam etmektedir.
a) Enerji ve Kaynaklar: Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler,
enerji sektöründe dönüşüm projeleri (Vision 2030 gibi) ve yenilenebilir enerji
yatırımlarıyla ekonomilerini çeşitlendirmektedir.
b) Afrika’nın Önemi: Afrika, doğal kaynaklar ve büyüyen nüfusuyla hem Çin hem de
Batı için bir yatırım ve nüfuz alanıdır. Çin’in Afrika’daki altyapı yatırımları, bölgeyi
küresel ekonomi için daha kritik hale getirmektedir.
Orta Doğu ve Afrika, küresel güçlerin jeopolitik, ekonomik ve stratejik
önceliklerinde önemli yer tutmaya devam edecektir. Özellikle enerji kaynakları,
doğal zenginlikler ve bölgesel güvenlik dinamikleri, bu bölgelerin gelecekteki küresel
güç dengeleri açısından belirleyici unsurlar olacaktır. Orta Doğu ve Afrika'nın gelecek
30 yıl için şu öngörüler beklenebilir:
Enerji ve Kaynaklar:
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin Ekonomik Dönüşüm Süreçleri:
a) Suudi Arabistan: Suudi Arabistan, Vision 2030 adlı ekonomik dönüşüm planı ile
enerji sektöründe çeşitlenmeye çalışmaktadır. Bu dönüşüm, ülkenin petrol
bağımlılığını azaltmaya yönelik büyük bir çaba olarak karşımıza çıkmaktadır. Suudi
Arabistan, özellikle yenilenebilir enerji projeleri (güneş enerjisi, rüzgar enerjisi) ve
nükleer enerji yatırımlarına büyük miktarda kaynak ayırmaktadır. 2050 yılına kadar
dünyanın önde gelen temiz enerji üreticilerinden biri olmayı hedefleyen Suudi
Arabistan, aynı zamanda turizm ve teknoloji sektörlerinde de büyümeyi
planlamaktadır.
b) Birleşik Arap Emirlikleri: Birleşik Arap Emirlikleri de yenilenebilir enerji
alanındaki yatırımlarını artırmakta ve 2050 yılına kadar enerji üretiminin büyük bir
kısmını yenilenebilir kaynaklardan sağlama hedefindedir. Dubai ve Abu Dabi gibi
şehirler, dünya çapında teknoloji ve finans merkezi olma yolunda ilerlerken, UAE aynı
zamanda şirketler için ticaret ve finansal altyapılar oluşturarak küresel ticaretin
merkezi olmayı amaçlamaktadır.
Enerji Dönüşümünün Gelecekteki Yansımaları:
a) Petrol ve Gazın Azalan Rolü: Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeler, geleneksel fosil
yakıtlara olan bağımlılığı azaltma hedefindeyken, petrol ve doğal gazın küresel enerji
piyasasında uzun vadede daha düşük bir paya sahip olması bekleniyor. Bu, Orta
Doğu’nun enerji kaynaklarının değerini düşürse de, bölgedeki petrol rezervlerinin hala
önemli bir stratejik varlık olarak kalmasını sağlayacaktır.
b) Yenilenebilir Enerji Yatırımları ve Küresel Konum: Orta Doğu, yenilenebilir enerji
kaynaklarına olan yatırımlarını hızlandırarak, küresel enerji geçişine katkıda
bulunacak ve önemli bir yenilenebilir enerji üreticisi olabilir. Bu, aynı zamanda Orta
Doğu ülkelerinin küresel enerji politikalarında daha fazla söz sahibi olmasına yol
açacaktır.
Öngörü: Gelecek 30 yıl içinde, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeler, enerji
sektöründeki dönüşüm süreçleriyle ekonomik çeşitlenmeyi başarıp yenilenebilir enerji
ve teknoloji alanında küresel liderlik rolünü benimseyeceklerdir. Petrol ve doğal gazın
küresel enerji pazarındaki etkisi azalacak, ancak bölgedeki stratejik ve ekonomik
önemi devam edecektir.
Afrika'nın Önemi:
Afrika'nın Doğal Kaynakları ve Ekonomik Potansiyeli:
a) Doğal Kaynaklar ve Büyüyen Nüfus: Afrika, dünyanın en büyük doğal kaynak
zenginliklerine sahip bölgelerinden biridir. Altın, gümüş, kobalt, kobalt ve nadir
toprak elementleri gibi değerli minerallerin büyük rezervleri, özellikle Çin ve Batı
ülkelerinin ilgisini çekmektedir. Afrika'nın büyüyen nüfusu, genç iş gücü ve iç pazarın
büyüklüğü, kıtayı ekonomik büyüme açısından çok önemli bir alan haline
getirmektedir.
b) Hızla Büyüyen Ekonomiler: Afrika'nın bazı bölgeleri, özellikle Doğu ve Batı
Afrika, hızla büyüyen ekonomilerle dikkat çekmektedir. Nijerya, Güney Afrika,
Kenya ve Mısır gibi ülkeler, gelecekteki ticaret, sanayi ve altyapı projeleriyle
büyümeye devam edecektir. Afrika'nın genç nüfusu, dijital ekonomilerin ve mobil
teknolojilerin hızla büyümesini sağlayacaktır.
Çin'in Afrika'daki Yatırımları ve Etkisi:
a) Çin’in Altyapı Yatırımları: Çin, Afrika'da büyük altyapı projelerine yatırım
yapmaktadır. Çin'in Afrika'daki "Bir Kuşak Bir Yol" (Belt and Road Initiative)
kapsamında gerçekleştirdiği yatırımlar, kıtanın altyapısının modernleşmesine büyük
katkı sağlamaktadır. Bu yatırımlar, Çin’in Afrika’daki ticari ve stratejik etkisini
artırmaktadır. Limanlar, demir yolları, enerji projeleri gibi büyük altyapı projeleri,
Çin'in Afrika'daki ekonomik ve jeopolitik etkisini pekiştirecektir.
b) Çin ile Batı'nın Rekabeti: Batı ülkeleri, özellikle ABD ve Avrupa Birliği, Afrika'daki
etkilerini kaybetmemek için Çin ile rekabet etmeye devam edecektir. Ancak Çin’in
altyapı projeleri, Batı'nın geleneksel yardımlarına ve ekonomik bağlarına oranla daha
etkili bir araç olarak öne çıkmaktadır.
Afrika'nın Gelecekteki Küresel Konumu:
a) Küresel Tedarik Zincirlerinde Artan Rol: Afrika, doğal kaynaklarının yanı sıra
üretim ve tedarik zincirlerinin bir parçası haline gelecektir. Özellikle Çin, Batı ve
Hindistan gibi ülkelerden gelen yatırımlar, kıtanın ticaret ve üretim kapasitelerini
artıracak ve Afrika’yı küresel pazarda daha önemli bir oyuncu yapacaktır.
b) Altyapı ve Dijitalleşme: Afrikalı ülkeler, altyapı ve dijitalleşme yatırımlarıyla küresel
ticaretin merkezine yakınlaşacak, bu da Afrika'nın küresel ekonomik değer
zincirindeki yerini pekiştirecektir. Ayrıca, Afrika'daki dijital finansal hizmetler,
mobil bankacılık ve e-ticaretin yükselmesi, kıtanın gelecekteki ekonomik
büyümesini destekleyecektir.
Öngörü: Gelecek 30 yıl içinde, Afrika'nın küresel ekonomik öneminin hızla
artması bekleniyor. Çin'in altyapı yatırımları, Batı'nın ekonomik iş birlikleri ve
Afrika'nın hızla büyüyen genç nüfusu, kıtayı küresel ekonominin önemli bir parçası
haline getirecektir. Doğal kaynaklar ve yenilikçi iş yapma biçimleri ile Afrika, küresel
ticaretin ve sanayinin merkezlerinden biri olacaktır.
Gelecek 30 yıl içinde, Orta Doğu ve Afrika küresel güç dengesinde daha belirleyici
bir rol oynayacaktır. Orta Doğu, enerji dönüşümü projeleri ve yenilenebilir enerji
yatırımları ile küresel enerji pazarındaki rolünü sürdürecek, aynı zamanda ekonomik
çeşitlenme ve yeni iş birlikleriyle bölgesel güç haline gelecektir. Afrika, doğal kaynak
zenginlikleri, hızla büyüyen ekonomileri ve Çin’in altyapı yatırımlarıyla küresel
ekonomik sistemde daha önemli bir yer edinmeye devam edecektir. Bu bölgeler, Çin,
Batı ve Asya ülkeleri için stratejik yatırımların ve iş birliklerinin merkezi olmaya
devam edecek, küresel rekabetin şekillenmesinde belirleyici faktörler olacaklardır.
2. Avrupa Birliği'nin (AB) Stratejik Hedefleri
Avrupa Birliği (AB), ekonomik büyüklüğü, siyasi gücü ve uluslararası sistemdeki dengeleyici
rolüyle küresel dinamiklerin önemli bir aktörüdür. Ancak AB, kendi içindeki siyasi, ekonomik
ve sosyal zorlukların yanı sıra dış tehditlerle de karşı karşıyadır. Bu bağlamda, AB’nin
geleceğe yönelik stratejik hedefleri şu başlıklar altında değerlendirilebilir:
Enerji Güvenliği ve Yeşil Dönüşüm
a) Rusya-Ukrayna Savaşı ve Enerji Krizi: Rusya’nın enerji kaynaklarına bağımlılığı
azaltma amacı, AB’nin enerji güvenliği politikalarını derinden etkilemiştir. Özellikle
doğalgaz ve petrol tedarikinde alternatif kaynaklara yönelme, AB ülkeleri için bir
öncelik haline gelmiştir. ABD’den LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) ithalatı artarken,
Norveç ve Orta Doğu ülkeleriyle enerji iş birlikleri güçlendirilmiştir.
b) Yenilenebilir Enerji ve Yeşil Mutabakat: AB, küresel ısınmayla mücadelede liderlik
rolü üstlenerek karbon nötr bir ekonomi hedeflemektedir. Avrupa Yeşil Mutabakatı
(European Green Deal), 2050 yılına kadar karbon emisyonlarını sıfıra indirme hedefi
doğrultusunda yenilenebilir enerji yatırımlarını artırmayı ve enerji bağımlılığını
azaltmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda, offshore rüzgar enerjisi, güneş enerjisi ve
hidrojen projelerine yapılan yatırımlar dikkat çekmektedir.
Dijital Egemenlik ve Teknolojik Rekabet
a) Dijitalleşme ve Siber Güvenlik: Avrupa Birliği, dijital egemenliğini artırmak ve
ABD ile Çin gibi büyük güçlere bağımlılığını azaltmak için kritik altyapılarda yerli
teknolojilere yatırım yapmaktadır. Avrupa'nın 2025 Dijitalleşme Stratejisi kapsamında,
veri koruma, dijital ödeme sistemleri ve yapay zeka uygulamalarında AB'nin liderlik
rolü hedeflenmektedir.
b) GDPR ve Veri Koruma Yasaları: Avrupa’nın 2018 yılında yürürlüğe koyduğu Genel
Veri Koruma Tüzüğü (GDPR), dijital çağda bireylerin veri gizliliğini korumayı ve
şirketlerin sorumluluklarını artırmayı amaçlamaktadır. Bu yasa, dünya genelinde bir
standart haline gelmiş ve diğer ülkelerin dijital düzenlemelerine de örnek olmuştur.
c) Yerli Teknoloji Geliştirme: AB, ABD merkezli teknoloji devlerinin etkisini
dengelemek için yerel girişimlere ve inovasyon projelerine destek vermektedir. Bu
bağlamda Horizon Europe gibi programlarla bilimsel araştırmalar ve yenilikçi
projelere milyarlarca euro yatırım yapılmaktadır.
Savunma ve Güvenlik Politikaları
a) Stratejik Özerklik Hedefi: Brexit sonrası dönemde ve ABD’nin küresel taahhütlerini
azalttığı bir ortamda, AB, savunma alanında daha bağımsız bir rol üstlenmeyi
hedeflemektedir. Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği (PESCO) gibi girişimler, AB’nin
savunma sanayisini güçlendirmeyi ve operasyonel yeteneklerini artırmayı
amaçlamaktadır.
b) NATO ile İş Birliği: NATO üyeliği, AB ülkelerinin savunma stratejilerinde önemli bir
yer tutmaya devam etmektedir. Ancak, Avrupa ülkeleri, NATO'ya olan bağımlılıklarını
azaltmayı ve Avrupa merkezli bir savunma mekanizması geliştirmeyi hedeflemektedir.
c) Terörizm ve Hibrit Tehditler: Avrupa, terörizm, siber saldırılar ve dezenformasyon
gibi hibrit tehditlere karşı ortak bir savunma stratejisi geliştirmektedir. Bu bağlamda,
bilgi paylaşımı ve istihbarat iş birliği mekanizmaları güçlendirilmiştir.
Ekonomik Entegrasyon ve Genişleme
a) Euro Bölgesi ve Mali Politikalar: Euro Bölgesi’nde ekonomik dayanıklılığı artırmak
için mali politikalar koordinasyonu sağlanmakta ve pandemi sonrası toparlanmayı
hızlandırmak amacıyla “NextGenerationEU” gibi teşvik programları uygulanmaktadır.
b) Genişleme ve Komşuluk Politikaları: AB, Batı Balkan ülkeleriyle ilişkilerini
güçlendirerek genişleme politikalarını sürdürmektedir. Özellikle Sırbistan, Arnavutluk
ve Kuzey Makedonya’nın üyelik süreçleri, AB’nin komşuluk politikasının merkezinde
yer almaktadır.
Dış Politika ve Küresel Rol
a) Çok Taraflılık ve Yumuşak Güç: AB, küresel meselelerde çok taraflılığı teşvik
ederek, iklim değişikliği, insan hakları ve sürdürülebilir kalkınma gibi konularda
liderlik etmektedir. Birleşmiş Milletler ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi
uluslararası kurumlarla iş birliğini artırmaktadır.
b) Küresel Ticaret ve İnovasyon: AB, Çin ile ticari bağlarını dengelerken, ABD ile
Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) gibi girişimleri yeniden canlandırma
çabası içindedir. Aynı zamanda Afrika ve Asya ile yeni ekonomik iş birlikleri
geliştirmeyi hedeflemektedir.
3. Rusya'nın Stratejik Durumu
Rusya, jeopolitik açıdan küresel bir aktör olmaya devam etmekle birlikte, son yıllarda Batı ile
yaşadığı gerilimler ve ekonomik izolasyonun etkilerini hissetmektedir. Ancak Rusya, bölgesel
ve küresel stratejilerini bu zorluklar karşısında şekillendirerek küresel güçler arasında önemli
bir oyuncu olma stratejisini sürdürmektedir. Rusya'nın stratejik durumunu şu başlıklar altında
inceleyebiliriz:
Enerji Gücü ve Kaynaklar
a) Doğal Kaynaklar ve Enerji Diplomasisi: Rusya, dünya genelinde en büyük enerji
rezervlerine sahip ülkelerden biri olarak enerji ihracatını bir dış politika aracı olarak
kullanmaktadır. Doğalgaz ve petrol gibi stratejik kaynakların ihracatı, Rusya'nın
özellikle Avrupa ve Asya pazarlarındaki etkisini artırmaktadır. Rusya'nın, Nord Stream
ve Türk Akımı gibi projelerle Avrupa’ya enerji sevkiyatını doğrudan kontrol etme
çabaları, hem ekonomik hem de jeopolitik bir strateji olarak öne çıkmaktadır.
b) AB ve Enerji Bağımlılığı: Avrupa Birliği’nin Rus enerji kaynaklarına olan
bağımlılığı, Rusya’nın stratejik konumunu güçlendiren önemli bir faktördür. Ancak
son yıllarda AB, alternatif enerji kaynaklarına yönelerek bu bağımlılığı azaltma yoluna
gitmiştir. Buna karşın, Rusya, Asya pazarı ile olan bağlarını güçlendirerek Çin ve
Hindistan gibi büyüyen ekonomilere enerji ihracatını artırmayı hedeflemektedir.
Askeri Güç ve Güvenlik Politikaları
a) Askeri Yatırımlar ve Modernizasyon: Rusya, askeri harcamalarını artırarak,
özellikle nükleer güç ve siber savaş alanlarında modernizasyon sürecine girmiştir.
Soğuk Savaş sonrası dönemde zayıflayan askeri gücünü yeniden yapılandırmak için
büyük yatırımlar yapılmıştır. Rusya, savunma sanayisinde önemli bir oyuncu olmanın
yanı sıra, dünyadaki birçok askeri çatışmada doğrudan ya da dolaylı şekilde yer
almıştır.
b) Ukrayna ve Kırım Krizi: 2014'teki Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna’daki askerî
müdahaleler, Batı ile ilişkilerde ciddi bir gerilim yaratmıştır. Rusya, bu tür askeri
müdahaleleri kendi güvenliğini sağlama ve Batı'nın etkisini sınırlama stratejisinin bir
parçası olarak görmektedir. Ukrayna krizi, Rusya'nın dış politikada güç kullanma
stratejisinin simgesi haline gelmiştir. Bu, Rusya’nın kendi etki alanını genişletme
çabalarını daha belirgin hale getirmiştir.
c) Suriye’deki Askeri Varlık: Rusya, Suriye iç savaşına doğrudan müdahale ederek,
Orta Doğu’daki stratejik varlığını güçlendirmiştir. Bu hamle, Rusya'nın Ortadoğu’da
askeri üsler kurmasını sağlamış ve Rusya'nın küresel güvenlik stratejisindeki gücünü
pekiştirmiştir.
Siber Güvenlik ve Hibrit Savaşlar
a) Siber Saldırılar ve Etki Operasyonları: Rusya, siber alanı stratejik bir savaş aracı
olarak kullanmaktadır. Özellikle Batı ülkelerine yönelik siber saldırılar,
dezenformasyon kampanyaları ve seçim manipülasyonları, Rusya'nın küresel
stratejilerinde önemli bir yer tutmaktadır. Rusya'nın bu alandaki yetenekleri, NATO ve
AB için büyük bir güvenlik tehdidi olarak değerlendirilmiştir.
b) Dezenformasyon ve Yumuşak Güç: Rusya, yumuşak güç stratejisi olarak
dezenformasyon ve medya manipülasyonunu kullanmaktadır. Rusya'nın internet
üzerinden dünya genelinde yaptığı propaganda, kamuoyunu etkileme ve iç siyasi
istikrarsızlık yaratma amacını gütmektedir. Bu strateji, başta ABD olmak üzere Batı
ülkelerine yönelik olarak uygulanmaktadır.
Çin ile Stratejik Ortaklık ve Asya'ya Yönelik Politikalar
a) Çin ile Ekonomik İttifak: Çin ile Rusya arasında gelişen stratejik ortaklık, her iki
ülkenin karşılıklı ekonomik ve askeri çıkarlarını pekiştirmektedir. Rusya, Çin ile enerji
iş birliği, altyapı projeleri ve askeri alanda iş birliğini artırarak Batı’ya karşı alternatif
bir blok oluşturmayı hedeflemektedir. Bu ittifak, hem küresel denetimde Batı’nın
gücünü azaltmayı hem de Asya-Pasifik bölgesinde daha fazla nüfuz kazanmayı
amaçlamaktadır.
b) Asya'da Güç Merkezi Olma Hedefi: Rusya, Çin ile yakın ilişkilerini pekiştirirken,
Asya-Pasifik bölgesindeki etkisini de artırmaya çalışmaktadır. Özellikle Kore
Yarımadası ve Güney Çin Denizi gibi bölgelere ilgi gösteren Rusya, bu bölgelerdeki
askeri varlıklarını güçlendirmeyi hedeflemektedir. Çin'in kuşak ve yol inisiyatifi (Belt
and Road Initiative) çerçevesinde, Rusya stratejik projelere dahil olmuştur.
c) Batı ile Gerilim ve Jeopolitik İzolasyon
a) Batı ile Diplomatik Krizler: Rusya, Batı ile yaşadığı diplomatik krizler sonucunda
giderek artan bir izolasyonla karşı karşıya kalmıştır. Özellikle ABD ve Avrupa Birliği,
Rusya'ya ekonomik yaptırımlar uygulamış ve ülkenin küresel ticaret ilişkilerini
zorlaştırmıştır. Ancak Rusya, Batı'nın uyguladığı yaptırımlara karşı direnmeye devam
etmekte ve alternatif pazarlar arayışını sürdürmektedir. Bu bağlamda, özellikle
Hindistan, Orta Doğu ve Afrika ülkeleri ile ticaret ilişkilerini güçlendirmektedir.
b) Uluslararası İlişkilerde Yalnızlaşma: Batı'nın yaptırımlarına rağmen, Rusya
Birleşmiş Milletler (BM), Şanghay İşbirliği Örgütü (SCO) ve BRICS gibi uluslararası
platformlarda etkisini sürdürmeye çalışmaktadır. Rusya, bu platformlarda küresel güç
dengesinde önemli bir denge unsuru olmayı hedeflemektedir.
4. Çin'in Stratejik Durumu
Çin, son birkaç on yılda hızla büyüyerek küresel jeopolitik arenada önemli bir güç haline
gelmiştir. Bu yükselişi, ekonomik, askeri ve teknolojik alanlarda büyük değişimlere ve
stratejik hedeflere yol açmıştır. Çin'in küresel jeopolitik pozisyonunu, iç ve dış stratejilerini
daha ayrıntılı bir şekilde incelemek gerekirse şu başlıklar altında ele alabiliriz:
Ekonomik Yükseliş ve Küresel Ticaret
a) Küresel İhracat Gücü: Çin, küresel ticaretteki payı itibarıyla dünyanın en büyük
ihracatçısı olma özelliğine sahiptir. 2000'li yılların başından itibaren hızla sanayileşen
Çin, dünya çapında üretim üsleri kurmuş ve aynı zamanda büyük bir tüketim pazarı
haline gelmiştir. Çin'in dış ticaret politikaları, hem ekonomik büyümesini sürdürmek
hem de stratejik gücünü artırmak için çok önemli bir araç olmuştur.
b) Belt and Road Initiative (BRI): Çin, 2013 yılında başlattığı Kuşak ve Yol İnisiyatifi
(Belt and Road Initiative, BRI) ile dünya genelindeki altyapı projelerine yatırım
yaparak ticaret yollarını kontrol etme hedefi gütmektedir. Bu proje, Asya, Avrupa,
Afrika ve hatta Amerika kıtasına kadar ulaşan kara ve deniz yollarını kapsayan dev bir
ağ kurmayı amaçlamaktadır. Çin, bu projeyle global ticaretin merkezi olarak kendini
konumlandırmaya çalışırken, aynı zamanda siyasi etkisini de artırmayı
hedeflemektedir.
c) Doların Alternatifi: Çin Yuanı (Renminbi): Çin, küresel ticarette doların
egemenliğini sınırlamak için yuanın uluslararası ticarette kullanımını artırmayı
hedeflemektedir. Birçok ülke, Çin ile ticaret yapmak için yuan kullanmayı tercih
etmekte, bu da Çin’in finansal güç olarak daha fazla nüfuz kazanmasını sağlamaktadır.
Çin, IMF’den yuanın özel çekim hakkı (SDR) olarak kabul edilmesini sağlayarak,
yuanı küresel finansal sistemde daha yaygın bir ödeme aracı haline getirmeye
çalışmaktadır.
Teknolojik Rekabet ve Yenilikçilik
a) Yapay Zeka ve 5G: Çin, teknolojik alanda büyük bir atılım yaparak yapay zeka (AI),
robot teknolojisi, biyoteknoloji ve 5G gibi sektörlerde liderlik hedeflemektedir. Çin
hükümeti, bu alanlara büyük yatırımlar yaparak küresel teknoloji pazarında söz sahibi
olmak istemektedir. Çinli teknoloji devleri Huawei ve ZTE gibi şirketler, küresel 5G
altyapısı inşasında öncü rol oynamaktadır.
b) Çin'in Dijital Yükselişi ve Siber Güvenlik: Çin, siber güvenlik konusunda çok güçlü
bir strateji geliştirmekte olup, dünya çapında bilgi kontrolünü sağlamak için dijital
altyapıyı kullanmaktadır. Çin'in "Büyük Çin Duvarı" (Great Firewall) uygulamaları,
siber güvenlik ve dijital denetim alanlarında dünya genelinde örnek alınan modeller
haline gelmiştir. Ayrıca Çin, dijital para birimi (CBDC) konusunda da öncülük
yaparak finansal sistemini küresel ölçekte güçlendirmeyi hedeflemektedir.
c) Yerli Teknoloji Geliştirme ve Yatırımlar: Çin, küresel teknoloji pazarındaki yerini
sağlamlaştırmak için yerli inovasyonları teşvik etmekte ve teknolojik bağımsızlık
stratejisi güdmektedir. Çin’in en büyük teknoloji firmalarından Alibaba, Tencent,
Baidu ve ByteDance, dünya çapında faaliyet göstererek küresel pazarın önemli
oyuncuları haline gelmiştir.
Askeri Güç ve Güvenlik Stratejileri
a) Askeri Modernizasyon: Çin, savunma bütçesini artırarak ordusunun
modernizasyonunu hızla sürdürmektedir. Özellikle denizaltı filosu, hava kuvvetleri ve
füze savunma sistemlerine yapılan yatırımlar, Çin’in askeri kapasitesini artırmak ve
dünya üzerindeki stratejik hedeflerine ulaşmak için kritik öneme sahiptir. Ayrıca Çin,
nükleer güç olarak varlığını sürdürmekte ve bu gücü dış politikasında denge unsuru
olarak kullanmaktadır.
b) Güney Çin Denizi: Çin, Güney Çin Denizi'ndeki adalar üzerindeki egemenlik
iddialarını güçlendirerek, bölgedeki deniz yolları ve kaynaklar üzerindeki kontrolünü
artırmayı hedeflemektedir. Bu bölgedeki askeri üsler ve sivil altyapı projeleri, Çin’in
bölgesel hegemonya stratejisinin bir parçasıdır. Güney Çin Denizi üzerindeki
egemenlik mücadelesi, Çin ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki gerginliklerin
önemli bir kaynağıdır.
c) Çin’in Askeri Dış Yardımları: Çin, Afrika, Orta Doğu ve Güneydoğu Asya’da askeri
varlığını güçlendirmekte ve bu bölgelerdeki ülkelerle askeri anlaşmalar yapmaktadır.
Çin, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Barış Gücü operasyonlarına da katılarak küresel
güvenlikte etkin rol oynamaktadır.
Çin’in Dış Politika ve Küresel Etkileri
a) Çin-Rusya Stratejik Ortaklığı: Çin, Rusya ile olan stratejik ilişkilerini
güçlendirmekte ve Asya-Pasifik bölgesindeki etkisini artırmak için bu iki ülke
arasında yakın iş birliği yapmaktadır. Özellikle enerji, savunma sanayi ve altyapı
projeleri gibi alanlarda yapılan ortaklıklar, her iki ülkenin Batı'ya karşı ortak bir cephe
oluşturmasına yardımcı olmaktadır. Çin ve Rusya arasındaki bu ilişki, küresel düzeyde
Batı'nın etkisini sınırlama amacını taşımaktadır.
b) Çin’in Afrika Politikaları: Çin, Afrika kıtasında yatırım yaparak hem doğal
kaynaklara erişim sağlamak hem de bölgedeki siyasi etkisini artırmak için altyapı
projelerine ve ekonomik yardımlara odaklanmaktadır. Çin, Afrika'da yer alan stratejik
limanları, enerji projelerini ve maden yataklarını kontrol ederek küresel tedarik
zincirlerinde etkin rol oynamaktadır.
c) Çin ve Amerika Birleşik Devletleri: Çin ile Amerika arasındaki rekabet, küresel
ticaretin ve uluslararası ilişkilerin şekillendirilmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Çin,
ABD’nin askeri üstünlüğüne karşı bir denge kurmak için bölgesel askeri gücünü
artırırken, aynı zamanda ekonomik açıdan ABD ile olan bağımlılığını azaltmak için
farklı stratejiler geliştirmektedir. Çin’in hedefi, önümüzdeki yıllarda küresel ekonomik
düzenin lideri olmaktır.
5. Amerika Birleşik Devletleri'nin Stratejik Durumu
Amerika Birleşik Devletleri, Soğuk Savaş sonrası dönemde küresel hegemonyasını
sürdürmekle birlikte, 21. yüzyılın başından itibaren birçok iç ve dış zorlukla karşı karşıya
kalmıştır. ABD'nin küresel jeopolitik pozisyonunu analiz ederken, askeri güç, ekonomik
strateji, teknolojik gelişmeler ve dış politika gibi önemli başlıkları ele alabiliriz. Aşağıda bu
unsurları detaylı şekilde inceleyeceğiz:
Askeri Güç ve Küresel Güvenlik Stratejileri
a) Küresel Askeri Varlık: ABD, dünya çapında askeri üsleri bulunan ve en büyük
savunma bütçesine sahip ülkedir. Bu, ona dünya genelindeki çatışmalara müdahale
etme kapasitesi ve küresel güvenlik politikalarında belirleyici olma gücü vermektedir.
Özellikle NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) ile olan ittifakları, ABD'nin
Avrupa ve Atlantik bölgesindeki stratejik çıkarlarını güvence altına almaktadır.
ABD'nin askeri üstünlüğü, küresel askeri müdahalelerde de etkili bir unsur olmuştur.
b) Askeri Modernizasyon ve Teknolojik Yatırımlar: ABD, askerî gücünü korumak için
sürekli olarak modernizasyon yapmakta ve yeni teknolojilere yatırım yapmaktadır.
Özellikle siber savaş, yapay zeka, otonom sistemler ve hipersonik füzeler gibi gelişen
teknolojilere yoğunlaşarak, askeri kapasitesini artırmaya devam etmektedir. Bu alanda
Çin ve Rusya ile artan rekabet, ABD'yi stratejik olarak daha agresif bir pozisyonda
tutmaktadır.
c) Ortadoğu ve Asya-Pasifik Stratejileri: ABD'nin en kritik stratejik bölgelerinden biri
Ortadoğu'dur. Burada askeri üsler ve stratejik ittifaklar kurarak bölgesel güvenliği
sağlamaya çalışmaktadır. Asya-Pasifik bölgesinde ise Çin'in yükselişi karşısında deniz
gücünü artırmak ve bölgedeki müttefikleriyle iş birliğini güçlendirmek için askeri
varlığını pekiştirmektedir. Güney Çin Denizi'ndeki Çin'in etkisi, ABD'nin güvenlik
politikalarında ana gündem maddelerinden biridir.
Ekonomik Stratejiler ve Küresel Liderlik
a) Doların Egemenliği: ABD, küresel finansal sistemin merkezinde yer alırken, doların
dünya çapında rezerv para birimi olarak egemenliğini sürdürmektedir. ABD'nin
finansal gücü, küresel ticarette ve yatırım akışlarında belirleyici olmasını
sağlamaktadır. Aynı zamanda, ABD’nin teknoloji ve finans sektörlerindeki devasa
büyüklüğü, onun ekonomik gücünü artıran bir başka faktördür. Küresel piyasadaki bu
hâkimiyet, ABD'ye dünya genelinde büyük ekonomik etki sağlamaktadır.
b) Ticaret Savaşları ve Global Rekabet: Son yıllarda ABD, Çin ve diğer ticaret
ortaklarıyla büyük ticaret savaşları başlatarak küresel ticaret düzenini yeniden
şekillendirmeye çalışmıştır. Bu strateji, ABD'nin ekonomik çıkarlarını korumak için
daha korumacı bir yaklaşım sergileyen bir dış ticaret politikası izlemesini sağlamıştır.
ABD, Çin gibi büyük rakiplerinin yükselişi karşısında, küresel ticaretteki yerini
korumak amacıyla stratejik adımlar atmaktadır.
c) Yerli Üretim ve Ekonomik Bağımsızlık: COVID-19 pandemisinin ardından, ABD,
tedarik zincirlerini çeşitlendirmeyi ve stratejik sektörlerdeki bağımlılığı azaltmayı
hedeflemiştir. Bu bağlamda, yerli üretim kapasitesinin artırılması ve kritik endüstrilere
yatırım yapılması ön plana çıkmıştır. Bu adımlar, küresel ekonomik bağımsızlığı
sağlamaya yönelik bir strateji olarak gelişmektedir.
Dış Politika ve Küresel İlişkiler
a) Multilateralizm ve İttifaklar: ABD, tarihsel olarak küresel liderliğini uluslararası
ittifaklarla güçlendirmiştir. NATO, Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Ticaret Örgütü
(WTO) ve diğer uluslararası kurumlarla olan ilişkiler, ABD'nin küresel güvenlik ve
ekonomik düzenin belirleyicisi olmasını sağlamaktadır. Ancak son yıllarda ABD, bazı
uluslararası anlaşmalardan çekilme eğiliminde olmuş ve "Amerika İlkesi"
doğrultusunda daha bağımsız bir dış politika izlemeye başlamıştır.
b) Çin ve Rusya ile Rekabet: ABD, özellikle Çin ve Rusya ile büyük bir stratejik
rekabet içindedir. Çin’in ekonomik yükselişi ve Rusya’nın askeri güçleri, ABD’nin
küresel pozisyonunu tehdit etmektedir. ABD, bu rekabetin getirdiği zorluklarla başa
çıkabilmek için hem askeri hem de diplomatik stratejilerini yeniden
şekillendirmektedir. Çin ile olan ticaret savaşları ve Rusya ile devam eden jeopolitik
gerilimler, ABD dış politikasının en önemli unsurlarıdır.
c) Orta Doğu Politikası ve Irak-Afganistan Çıkışı: ABD, Orta Doğu’daki uzun süreli
askeri müdahalelerinden sonra, Irak ve Afganistan’daki varlığını azaltma yoluna
gitmiştir. Bunun yerine, bölgedeki askeri üslerini ve stratejik müttefiklerini kullanarak,
bölgesel güvenliği sağlama ve enerji kaynaklarına erişim sağlama stratejisini
benimsemiştir. Ancak bu, Orta Doğu’daki güvenlik boşluğunu doldurma çabasıyla
zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır.
Teknolojik Rekabet ve İnovasyon
a) Yapay Zeka ve Teknoloji Sektöründeki Liderlik: ABD, teknoloji ve inovasyon
alanında dünya lideridir. Silikon Vadisi, yapay zeka, biyoteknoloji, robot teknolojisi ve
dijital ekonomi gibi alanlarda küresel bir merkez haline gelmiştir. Apple, Google,
Microsoft, Amazon ve Tesla gibi dev şirketler, ABD'yi teknoloji sektöründe dünya
çapında domine eden bir ülke konumuna getirmektedir. Bu teknoloji devlerinin küresel
pazarda sağladığı hâkimiyet, ABD'nin stratejik gücünü artırmaktadır
b) Siber Güvenlik ve Dijital Diplomasi: ABD, dünya çapında dijital güvenlik ve siber
savaş alanında da liderdir. Devlet destekli siber saldırılar ve dijital diplomasi
stratejileri, ABD'nin küresel etki alanında önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle Çin
ve Rusya'nın siber saldırılarına karşı savunma stratejileri geliştiren ABD, dijital alanda
küresel bir üstünlük kurmayı amaçlamaktadır.
Yukarıda belirtmiş olduğum dünya ölçeğinde güç belirleyicilerin hareket tarzıyla
şekillenecek olan öngörülerimin doğruluğunu “zaman” delillendirecektir. Konuyla
alakalı olarak farklı sapmalar olsa da; senaryo ana eksende işlemeye devam edip
ilerleyecektir.
Saygılarımla
İSTİFADE EDİLEN KAYNAKLAR:
Asia Times, "China's South China Sea Strategy"
Amme İdaresi Dergisi, Teknoloji Yarışı ve Geopolitik Etkileri
Amme İdaresi Dergisi, "Dijital Egemenlik ve AB Stratejileri"
Amme İdaresi Dergisi, "Rusya'nın Siber Güvenlik Stratejileri ve Global Etkileri"
Brookings Institution, "China vs. US: The Future of Global Competition"
Brookings Institution, "U.S. Military Modernization and Global Competitiveness"
Carnegie Endowment for International Peace, "U.S.-China and U.S.-Russia Relations"
Council on Foreign Relations, "Trade Wars and U.S. Economic Strategy"
China Daily, "China’s Digital Currency and Its Global Implications"
China Military, "China’s Military Modernization and Global Security"
China-Russia Strategic Partnership and Global Implications"
China Daily, "China’s Growing Influence in Africa"
Cybersecurity and Infrastructure Security Agency, "U.S. Cybersecurity Strategy"
DergiPark, "AB Enerji Güvenliği ve Rusya'nın Rolü"
DergiPark, AB Enerji Güvenliği ve Geleceği
DergiPark, "Hibrit Tehditler ve AB'nin Güvenlik Stratejisi"
European Commission, "European Green Deal 2050 Strategy"
European Union, "Horizon Europe Research & Innovation Programme"
European Commission, "Recovery Plan for Europe"
European Parliament, "EU Trade Policy in the 21st Century"
Foreign Affairs, "U.S. Foreign Policy and Global Leadership"
IMF, "Internationalization of the Chinese Yuan"
IMF, "U.S. Dollar and Global Economic Power"
ResearchGate, Hindistan’ın Küresel Stratejileri
ResearchGate, "Rusya'nın Askeri Modernizasyonu ve Küresel Gücü"
ResearchGate, "Rusya-Çin İttifakı ve Küresel Etkileri"
ResearchGate, "China’s Technology Industry and Innovation Strategies"
Middle East Institute, "U.S. Policy in the Middle East and Strategic Adjustments"
MIT Technology Review, "The U.S. Technology Sector and Global Leadership
National Bureau of Economic Research, "Reshoring and U.S. Economic Strategy"
TASAM, Küresel Güç Dengeleri ve Çin
TASAM, Avrupa Güvenlik Stratejisi 2030
TASAM, Afrika’nın Yükselişi ve Küresel Etkileri
TASAM, "Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikaları"
TASAM, "AB’nin Batı Balkanlar Stratejisi"
TASAM, "Rusya’nın Enerji Savaşları ve Küresel Etkileri"
TASAM, "Rusya'nın Ortadoğu Stratejisi ve Geleceği"
TASAM, "Rusya'nın Asya Stratejileri ve Çin ile İş Birliği"
TASAM, "Rusya'nın Dezenformasyon Stratejileri ve Küresel Güvenlik"
TASAM, "Rusya-Ukrayna Krizi: Stratejik Gelişmeler ve Gelecek Senaryoları"
TASAM, "Rusya'nın Batı ile İlişkileri ve Gelecek Senaryoları"
The Diplomat, "Belt and Road Initiative and Its Global Impact"
The Diplomat, "China’s Military Expansion and Global Partnerships"
The Diplomat, "U.S. Strategic Interests in the Middle East and Asia"
The Wall Street Journal, "China’s Technological Ambitions and Global Influence"
U.S. Department of Defense, "U.S. Military Power and Global Security"
YASED, Rusya Enerji Stratejisi ve Küresel Etkileri
YASED, "Rusya'nın Enerji Stratejisi ve Küresel Güç Politikaları"
World Bank, "China’s Global Trade and Economic Strategy"
Seeing
- 2024’ten 2050’yi Görmek - Aralık 19, 2024
- Suriye’de Baas Rejiminin Çöküşü Sonrası Öngörü - Aralık 9, 2024
- VII. Din Şûrası ve Diyanet İşleri Başkanlığı Güncesi - Kasım 29, 2024