Tarih boyunca Anadolu, yalnızca medeniyetlerin değil, aynı zamanda merhametin de beşiği
olmuştur. Bu topraklar, sadece taş üstüne taş koymakla değil; gönül üstüne gönül koymakla da
anlam kazanmıştır. Anadolu insanı, ekmeğini bölüşmeyi, derdine derman olmayı ve mazluma
kol kanat germeyi bir hayat düsturu edinmiştir. İşte bu anlayışın kurumsallaşmış hali ise
“vakıf kültürü”dür.
Anadolu’nun Kalbindeki Merhamet: Vakıf Medeniyeti
Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Anadolu’nun dört bir yanında kurulan vakıflar sadece cami,
medrese, han ya da hamam inşa etmedi. Aynı zamanda; açları doyurdu, hastaları iyileştirdi,
kimsesizlere yuva oldu, hatta kuşlara, karıncalara, kedilere bile rahmet dağıttı. “Sadaka-i
cariye” anlayışıyla yapılan bu iyilikler, kıyamete kadar sürecek bir sevap zincirine dönüştü.
Bir Osmanlı belgesinde, “Her sabah güvercinlerin yemlenmesi için görevli bir hizmetkâr”
kaydına rastlamak mümkündür. Ya da “Yaşlıların ellerinden tutup onları camiye götüren
vakıf görevlisi”ne… Anadolu’da kurulan bu vakıflar; insanı sadece insan olduğu için seven,
yaratılanı Yaratandan ötürü gözeten bir irfanın tezahürüdür.
Gazze: Merhametin Sınandığı Coğrafya
Bugün ise bu merhamet mirası, sınırların ötesinde; insanlığın utanç duyduğu bir coğrafyada,
Gazze’de sınanmaktadır. Yüzlerce masum çocuğun hayata gözlerini yumması, annesiz kalan
bebekler, suya hasret kalan aileler… Savaşın en ağır bedelini her zaman olduğu gibi çocuklar
ödemektedir. Gözümüzün önünde yaşanan bu insani dram karşısında, bir şeyler yapmamak
mümkün müdür?
Filistin’de, özellikle de Gazze’de yaşananlar bir coğrafi kriz değil; bir vicdan sınavıdır. Ve bu
sınavda susan herkes, zalimin yanında sayılmaktadır. Oysa Anadolu’nun özünde sessiz
kalmak değil; bir mum yakmak vardır. Mazluma ses olmak, zalime karşı durmak, işte asıl
erdem budur.
Bir Şiir Kitabından Gazze’ye Uzanan Gönül Atilla Kurt
İşte böyle bir zamanda, bir dostumuzun attığı anlamlı adım; Anadolu’nun vakıf geleneğinin
günümüzdeki yankısı oldu. Kalemini sadece estetik bir ifade aracı değil, aynı zamanda iyiliğe
aracı olarak kullandı. “Yazısız Mektup” isimli şiir kitabından elde edilecek tüm geliri,
Filistinli çocukların sağlık, hijyen ve temel yaşam ihtiyaçlarına harcamak üzere bağışlamayı
tercih etti.
Bu davranış; hem bireysel bir vicdan hareketi, hem de kültürel hafızamıza tutulan güçlü bir
aynadır. Çünkü vakıflar yalnızca taşla kurulmuyordu; niyetle, dua ile ve gönülle kuruluyordu.
Ve gönül; bazen bir şiirde, bazen bir ekmekte, bazen bir su damlasında hayat bulur.
Son Söz Yerine: Merhamet Devam Ediyor
Anadolu’nun vakıf geleneği ölmedi. Sadece şekil değiştirdi. Bugün, Atilla Kurt’un “Yazısız
Mektup” kitabının geliriyle; yarın bir konserin biletleriyle; belki bir çocuğun çizdiği
resimle… Yeter ki niyet güzel olsun.
Merhamet, dilini değiştirse de özünü kaybetmez.
Bu yazı, Filistinli çocukların acılarına duyarsız kalmayan tüm gönül erlerine Atilla Kurt
kardeşimizin “Yazısız Mektup” kitabını vesile kılarak bir teşekkürdür.
Ve bir çağrıdır: “Bir vakıf kuramasan da bir damla umut ol. Belki bir çocuğun gözyaşı
diner.”
Kitabı: www.kitappazarim.com.tr/yazisiz-mektup adresinden tedarik ede bilirsiniz.
Türkmen Kocası Yûnus Emre ile tamamlamak istiyorum:
Sevelim sevilelim
Bu dünya kimseye kalmaz!
- Kemalizm nedir? / Ne değildir? - Nisan 20, 2025
- Kadim Türk Devleti ve Hoca Ahmed Yesevi’nin kurduğu “Saçlı İşan-Laçiler” - Nisan 14, 2025
- Merhametin Mirası: Anadolu Vakıf Kültüründen
Gazze’ye Uzanan Bir Gönül Elçisi Atilla Kurt - Nisan 9, 2025