Köşe Yazıları

Küresel Satranç Tahtasında: Pakistan-Hindistan ve Öngörüler

Pakistan-Hindistan arasındaki savaşın temelinde yatan sebepler hem tarihî hem de
jeopolitik, dinî, etnik ve ekonomik yönleriyle oldukça karmaşıktır. Bu çatışmanın
arkasındaki küresel çıkar sahipleri ve bu çıkarların niteliği de dikkatle incelenmelidir. Yazıma
bu konuda kapsamlı bir analizle başlamak isterim:
I- Savaşın derin sebepleri:
a) Keşmir Sorunu (Temel Çatışma Alanı)
Tarihsel Arka Plan: 1947’de Hindistan’ın İngilizlerden bağımsızlığını kazanmasıyla ortaya
çıkan bölünme sırasında, Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu Keşmir’in statüsü tartışmalı
kaldı.
Üç Savaş Nedeni: 1947, 1965 ve 1999’daki savaşların temelinde Keşmir meselesi vardır.
Nüfus-Yönetim Çelişkisi: Keşmir’in çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen Hindistan
tarafından idare edilmektedir.
b) Dini ve Etnik Gerilimler
Pakistan, İslamî kimlik üzerine kuruldu; Hindistan ise laik ama çoğunluğu Hindu. Bu durum
karşılıklı bir “medeniyet çatışması” algısına yol açtı.
c) Nükleer Denge ve Caydırıcılık
Her iki ülkenin de nükleer silahlara sahip olması, savaşın doğrudan genişlemesini engellese de
sürekli bir gerilim durumu yaratıyor.

II. Küresel aktörler ve çıkarları:
a) Çin
Pakistan’ın en büyük savunma ortağı; “Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru” (CPEC) stratejik
önemdedir. Hindistan’ı sınırlandırmak için Pakistan’ı denge unsuru olarak kullanır. Keşmir’de
Hindistan’ın güçlenmesini istemez.
b) ABD
Soğuk Savaş’ta Pakistan ile yakın iş birliği (özellikle Sovyet-Afgan savaşında). Günümüzde
Çin’e karşı Hindistan’la stratejik ortaklık geliştiriyor (QUAD ittifakı). Çıkarı: Bölgedeki
nükleer çatışmanın önlenmesi, Çin’in çevrelenmesi.

c) Rusya
Tarihsel olarak Hindistan ile yakın; silah satışlarında ana tedarikçi. Ancak Çin’le olan
yakınlığı nedeniyle tarafsız denge politikası izliyor. Çıkarı: Güney Asya’da istikrar, silah
pazarı.
d) İsrail
Hindistan’a ileri düzey istihbarat ve silah teknolojisi sağlıyor. Müslüman Pakistan’a karşı,
Hindistan’ı stratejik ortak olarak görüyor.
e) İran ve Körfez Ülkeleri
Pakistan’daki Şii-Sünni dengesi nedeniyle İran dikkatli. Körfez ülkeleri genellikle Pakistan’a
ekonomik destek verirken, Hindistan’la ticari ilişkileri de sürdürür.

III. Konuyla alakalı ting-tank görüşleri ve uzman yorumları:
a) RAND Corporation (ABD)
Bölgeyi “yüksek gerilimli ama düşük yoğunluklu çatışma alanı” olarak tanımlar.
Keşmir’deki istikrarsızlığın radikal örgütlerce suistimal edilebileceğine dikkat çeker.
b) Carnegie Endowment for International Peace
Hindistan’ın Keşmir politikasının demokratik değerlerle çeliştiğini ve Pakistan’daki
radikalizmi beslediğini savunur. ABD’nin Hindistan’la stratejik ittifakı arttıkça, Pakistan’ın
Çin’e daha fazla yöneldiğini belirtir.
c) Brookings Institution
“Bölgedeki en büyük risk, yanlış hesaplamalardır” görüşündedir. Keşmir’deki sosyal medya
ve propaganda savaşı yeni nesil çatışma türlerine zemin hazırlıyor.
d) Institute for Defence Studies and Analyses (Hindistan)
Pakistan’ı “devlet destekli terörizmle suçlar.” Çin’in, Keşmir’deki istikrarsızlıktan
faydalandığı yönünde analizler yapar.
e) Pakistan Institute for Strategic Studies
Hindistan’ın Keşmir’deki uygulamalarını “insan hakları ihlalleri” olarak değerlendirir.
CPEC üzerinden Çin iş birliğini savunur.

IV. Jeopolitik ve jeostratejik yorumlar:
Prof. Brahma Chellaney (Hindistan): “Çin ve Pakistan, Hindistan’a karşı jeostratejik bir
çember kuruyor.” Arif Rafiq (Pakistanlı Analist): “ABD’nin Hindistan’la yakınlaşması,
Pakistan’ı Çin’in kucağına itiyor.”
Henry Kissinger’in klasik tezi: “Asya’da denge, Pakistan-Hindistan çatışmasının
yönetilmesine bağlıdır.”

V. Genel analiz:
Pakistan-Hindistan savaşı sadece bir sınır anlaşmazlığı değil; Çin-ABD rekabetinin Güney
Asya’daki yansımasıdır. Her iki ülke de büyük güçlerin satranç tahtasında piyon değil, taş
olmak istiyor. Sorunun çözümü yalnızca ikili diyalogla değil, uluslararası denetim ve güvenlik
garantileriyle mümkün olabilir. Pakistan-Hindistan arasındaki bu derin tarihsel, dini, politik ve
jeopolitik çatışma, yalnızca iki ülkenin değil, Asya kıtasının ve hatta küresel sistemin
geleceğini de etkileyecek güçtedir. Bu karmaşık dinamiklerin sonucu olarak önümüzdeki
10–20 yıl içinde Güney Asya coğrafyasının ve küresel güç dengelerinin nasıl
şekillenebileceğine dair stratejik bir öngörüm şu şekildedir:
I. Güney Asya Coğrafyası: yakın ve orta vadeli öngörüler

  1. Keşmir’in Geleceği: Dondurulmuş Çatışma Modeli
    Keşmir’in bağımsızlığı şu aşamada olası görünmemektedir. Hindistan, askeri ve idari
    kontrolünü derinleştirirken; Pakistan, uluslararası diplomatik baskı ile karşılık verir. Coğrafya,
    “de facto” bölünmüş halde kalır. Yani fiilen iki ülkenin hâkimiyetinde ama hukuken
    tartışmalı bir alan olarak kalacaktır.
  2. Afganistan’ın Yeni Etkisi
    Taliban sonrası Afganistan, Pakistan’a stratejik derinlik sağlayabilir. Ancak istikrarsızlık
    hâli, radikal grupların Keşmir’e sızmasını artırabilir, Hindistan müdahalelerini
    tetikleyebilir. Bu, Pakistan-Hindistan sınırında hibrit savaş yöntemlerinin artmasına
    neden olur (drone saldırıları, vekil savaşçılar vs.).
    3.Nükleer Denge Korunur, Ama Tehlike Yüksek Kalır
    Nükleer silahlar sayesinde büyük çaplı savaş olasılığı düşüktür. Fakat bu caydırıcılık, daha
    sofistike çatışma biçimlerine evrilecektir: Siber saldırılar, su savaşları, enerji hatlarının sabote
    edilmesi gibi.
  3. Bangladeş ve Nepal Gibi Ülkeler Yeni Bloklara Yanaşır
    Hindistan merkezli veya Çin merkezli oluşan ekonomik paktlara yönelirler. Bu durum, Güney
    Asya’nın küçük devletlerinin taraf tutmak zorunda kaldığı bir kutuplaşma ortamı yaratır.

II. Küresel dengelerde güney Asya’nın yeri:
a) Çin: “İpekyolu Kalkanı”nı Tamamlamak İster
CPEC (Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru) üzerinden Hint Okyanusu’na açılmak, Çin’in
stratejik hedefidir. Çin, Pakistan üzerinden deniz üsleri kurabilir (Gwadar Limanı gibi).

ABD: Hindistan’ı Çin’e Karşı ‘Asya’daki Sütun’ Yapmak İster

Hindistan, QUAD (Japonya, Avustralya, ABD, Hindistan) ittifakında daha aktif rol oynar. Bu,
bölgeyi Çin-Hindistan odaklı bir Soğuk Savaş’a sokabilir. ABD, Pakistan üzerindeki etkisini
azaltırken, diplomatik araçlarla bölgedeki yangını sınırlı tutmaya çalışır.

  1. Rusya: ‘Kayıtsız Denge’ Politikası Sürdürür
    Hem Hindistan’a hem Çin’e silah satarak stratejik esneklik sağlar. Fakat enerji politikaları
    nedeniyle Çin’e daha fazla yakınlaşması olasıdır.

III. Özel durumlar ve alternatif senaryolar neler olabilir:
a) İklim Krizi ve Su Savaşları
Himalayalar’daki buzul erimeleri, Hindistan ve Pakistan arasında su krizi çıkarabilir. İndus
Nehri üzerinde enerji santralleri ve barajlar yeni çatışma alanı olur.
b) İç İsyanlar ve Ayrılıkçı Hareketler
Hindistan’ın kuzeydoğusundaki etnik gruplar (Nagaland, Assam) ve Pakistan’ın Belucistan
bölgesi, ayrılıkçılık potansiyeli taşır. Bu, bölge ülkelerinin iç güvenlik harcamalarını artırır ve
ekonomik kalkınmayı zayıflatır.
c) Yeni Harita Riski?
Kısa vadede harita değişikliği zor. Ancak vekil savaşlar, iç savaşlar ve siber saldırılarla
yıpranma stratejileri, uzun vadede “etki alanı haritalarını” değiştirebilir. Keşmir gibi bölgeler
uluslararası gözetimli özerk yapılar haline getirilmeye çalışılabilir.

Sonuç olarak, Güney Asya’nın kaderi, sadece sınırlarla değil, medeniyetler, inançlar ve
enerji hatları ile çizilecektir. Hindistan ile Pakistan arasındaki düşmanlık, artık yalnızca ikili
bir mesele değil; Çin-ABD rekabetinin, su krizlerinin ve enerji koridorlarının merkezindeki
bir küresel kriz alanıdır. Barış; ancak çok katmanlı diplomasi, bölgesel ekonomik işbirliği
ve kültürel uzlaşı zemininde mümkündür. Aksi takdirde, coğrafya çatışmayı
kalıcılaştıracak şekilde şekillenecektir.

Saygılarımla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir