Köşe Yazıları

CUMHURİYET IŞIĞININ YANDIĞI GÜN

99 yıl önce kazanılan zaferin bedeli 13 bin şehit ve 35 bin gazidir.Bu bedel karşılığında kurulmuştur Türkiye Cumhuriyeti.  30 Ağustos 1922 bir bakıma Türkiye’nin kurtuluş günüdür. Türkiye Türklerinin kaderlerini kanları pahasına değiştirdikleri gündür.   99 yıl sonra kan ile kazanılan zaferi görmezden, anlamazdan gelenler var olmaya devam etse de, yerine konulmak istenen günlere inat en büyük gün, en büyük zafer, en büyük bayramdır 30 Ağustos.
Bayramlar kuru  laf olsun diye kutlamak için çıkmamıştır. Bugünlere piyango çekilisinden çıkan büyük ikramiye ile gelmedik. Bin bir fedakarlık ile nasıl geldiğimizi hatırlatmak ve binlerce yıllık Türk tarihinin yükünü omuzlarımızda hissederek sorumluluklarımızı hatırlatmak için kutlanan gündür  30 Ağustos.

Bugün bile,  üzerinde yaşadığımız toprakların vatan haline getirilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolu açan bu büyük zaferin  farkında değiliz. Her 30 Ağustos’ta askeri birliklerin geçiş törenini, sıradan bir tören gibi düşünenler ve hatta gereksiz bulanlar muratlarına erdi mi bilmem, ama bildiğimiz 99 yıl önce yakılan Cumhuriyet ışığı dört bir tarafı aydınlatmaya devam ediyor. Uyumazsak  eğer , daha yüzlerce yıl yanmaya devam edecek.

Hatırlamak istemiyorlar, hatırlarına gelirse bu Türk milletinin büyüklüğü demektir. Ulu Önder Mustafa Kemal’i anmak demektir. Bunu içine sindiremeyenlerin, 30 Ağustos’un ne anlama geldiğini anlamalarını beklemek hayalcilik olur.

Ama bizler, ne Ata’mızdan, ne de vatanımızdan vazgeçecek kadar aptal değiliz. Her türlü saldırıya, dün İngiliz’e, Yunan’a karşı durduğumuz güç ve cesaretle karşı duracağız.

Çünkü, Ulu Önder’e söz verdik.

Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza dek yaşatmak için verilmiş bu sözün arkasında durmaya devam edeceğiz.

Ey Türk  Milleti ;  

Kendine geldiğin gün yeni zaferler binlerce yıllık Türk tarihindeki şeref kütüğünde ebedi yerini alacaktır.

***

KUVAYI MİLLİYE’DEN

Düşündü birden bire kayalardaki adam

kaynakları ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri

Kim bilir onlar ne kadar büyük

ne kadar uzundular?

Birçoğunun adını  bilmiyordu

yalnız, Yunan’dan önce ve Seferberlikten evvel

geçerdi Gediz’in sularını başı dönerek.

Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu

Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki

şayak kalpaklı adam

nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden

güzel, rahat günlere inanıyordu

ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında

birden bire beş adım sağında onu gördü.

Paşalar onun arkasındaydılar.

O, saati sordu.

Paşalar: “üç” dediler,

Sarışın  bir kurda benziyordu.

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun basına kadar,

eğildi, durdu.

Bıraksalar

İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı. (Nazım Hikmet )

***

Büyük Bayramınız kutlu olsun…

İbrahim ALTUNTAŞ
Latest posts by İbrahim ALTUNTAŞ (see all)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir