Köşe Yazıları

SAATLERİN DURDUĞU AN…

Bugün 10 Kasım..

Büyük Önder’i ve O’nun düşüncelerini içine sindiremeyenler için sıradan bir gün.

Bağımsızlığını  O’na borçlu olanlar, O’nu anlayabilenler için ise duyguların doruğa çıktığı, tarih yapraklarının yeniden açılıp okunması gereken bir gün.

Cumhuriyet’in ilanından bu yana tam 98 yıl geçmiş. Atatürk’ü kaybedişimizin üzerinden 83 yıl . Ne Cumhuriyet’in faziletlerini kavrayabilmiş, ne O büyük insanı anlayabilmişiz. Her yaptığı, her söylediği  tarihin sayfalarında yerini almış bir insanın dahası  gerçek bir dehanın  yaptıklarını ve söylediklerini ” boş nutuklar,yapılmış olmak için yapılmış törenler”le anlayabilmenin mümkün olmadığını da anlamak gerekiyor.

Türk Milleti O’nun için çok önemliydi.

” Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım, o esaret ve aşağılığı kabul etmez ..” ( 1920) derken, Avrupa kapılarında ne hale geldiğimizi  görmek istemezdi herhalde.

“Türkiye halkı asırlardan beri hür ve bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı bir yaşama gereği saymış bir milletin kahraman evlatlarıdır. Bu millet bağımsızlıktan uzak yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.” ( 1922)

Var mı bu söze ” hayır ” diyecek ?

Dahası ” Milli egemenlik uğruna  varımı vermek, benim için vicdan ve namus borcudur.” ( 1923) diyebilecek, bunun gereğini yerine getirebilecek kaç kişi var aramızda ?

” Mal ve mülk bana ağırlık veriyor. Bunları soylu milletime geri vermekle büyük ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar; insanın serveti, kendi manevi şahsiyetinde olmalıdır.” (1937) ölümünden bir yıl önce bunları söyleyen ve devamında ” Ben gerektiği zaman, en büyük hediyem olmak üzere Türk Milletine canımı vereceğim” sözlerini söyleyen bir insanı yorumlamaya gerek var mı ?

Ama ülkemizde hala O’nu, O’nun eserlerini, O’nun ilkelerini tartışmak isteyenlerin sayısı azda olsa yok mu ?

Mutlu Çelik  diyorki ; ” Biz yine anamızdan doğardık belki ama, babamız kim olurdu bilemezdik.”

Yekta Güngör Özden ” Nereden baksa  güzel, nereden  baksan güzel.” diyor Atatürk için. Gerçekten öyle değil mi ?

İlim demiş, Fen demiş, sanat demiş, basın özgürlüğü demiş, eğitim demiş, laiklik demiş.. Dahası ne dememiş ki? İlgilenmediği, bilmediği konu olmamış sanki.

Ve bugün söylediklerini ve yaptıklarının ne kadar doğru olduğu bir bir ortaya çıkıyor. Bu ülkeyi yönetmek için  yeniden büyük şeyler yapmak gerekmiyor.Bu sözlerden ve yapılanlardan yola çıkarak, Kurtuluş Savaşı ruhunu insanlarımıza aşılayarak hangi engel önümüzde durabilir ki ?

Zaten Atatürk’de onu istemiyor muydu ?

” Hiç bir şeye gereksinimimiz yok, yalnız bir şeye gereksinimimiz vardır;  çalışkan olmak.” (1923)

Ve O’nu anlayabilmek için  son bir not. Nüfus ve Soyadı Kanunu çıktığında, Ata’ya sormuşlar : ” Paşam doğum gününüzü Nüfus cüzdanınıza yazmamız gerekiyor.

 Bu tarihi söyler misiniz ?”

Cevabı ;” Sadece yılını yazın yeter. İlerde bu büyük millet benim doğum günümü kutlamaya kalkar. Benimde o zaman padişahlardan ne farkım kalır !”

Oysa;  Annesinin başucunda duran Kuran’ın ilk sayfasında Mustafa Kemal’in doğum günü ve saati  yazılıydı.

Büyüklük  daha nasıl anlatılır ki ?

Özlüyoruz, ve özleyeceğiz…

İbrahim ALTUNTAŞ
Latest posts by İbrahim ALTUNTAŞ (see all)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir